Sabretmek mi, tahammül etmek mi?
Tahammül etmek, geçen zamana katlanmak mıdır? Ya da sabretmek… Sabır, zamanın geçmesini mi beklemektir?
Mazlum ve zalim… Mazlum, zalime tahammül mü etmeli yoksa sabır mı göstermeli? Peki mazlumun, zalimin zulmüne sessiz kalması, çaresizlikten mi, yoksa sabırdan mıdır? Ya da şöyle: Mazlumun suskunluğu, tahammül edişinden midir zalimin zulmüne?
Bir dosta sordum: Sabır nedir?
Dedi ki dost: Sabır, beklemektir.
Sonra devam etti dost: Yapacaklarının fayda etmediği bir zamanın geçmesini beklemektir, sabır. Sonra yine beklemek… Belki günler, belki aylar, belki de yıllarca beklemek… Sadece beklemek…
Ey dost! Peki ya tahammül nedir?, dedim.
“Tahammül mü? Tahammül zordur. Yapacak hiçbir şey kalmamıştır. Çabanın fayda etmemesi söz konusu değildir, çünkü çaba gösterilemez bir durumdur, tahammül. Yani katlanmaktır, içten içe “ya sabır” çekmek, için için yanmaktır. Yani elin kolun bağlanmasıdır. Gönlün ateşte yanması, ateşe maruz bırakılmasıdır. ”
Dedim ki: Ey dost! Sabır ve tahammül’ün hikmeti nedir, ne katar insan’a?
“Sabır ve tahammül: İnsan’a acı katar, dert katar. Ve hatta gözyaşı katar. Şimdi bunları sana söylerken düşündüm, sabır ve tahammül iyi bir şey midir? Sabretmek için insan sadece bekler, ve bu bekleyiş insan’a sadece acı ve hüzün verir. Tahammül de umutları ve ümitleri alır götürür, ne düş bırakır geride ne de yaşanacak bir hayal. Daha neler götürür neler…”
Sustum, başka bir şey sormadım dost’a. Ve bir gezintiye çıktım aklımın çıkmaz, kuytu sokaklarında. Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü.[*] Döndüm ve O’na sordum: Tahammül değil, bana sadece sabrı anlat, nedir sabır?
“Sabır; kurtuluştur, Hakk’ın tecelli etmesini beklemektir. Sabır, mükafattır, güzel iş yapanların mükafatı. Ve kavuşmadır, Hakk’a vuslat… Sabretmek, vaattir. Sabredenlere O’nun vaadi haktır. Ve sabır olgunluktur. Çünkü buna ancak hayırdan büyük bir pay sahibi olan kavuşturulur.”
Lâl oldum, dile gelemedi düşüncelerim, bir şey de diyemedim zaten. Sonra dost’a döndüm, o da susmuştu. Acı ve hüzünle yutkundu dost.
Sonra yine O’na döndüm, içimi okumuştu; ve şöyle seslendi gönlüme:
“Şimdi sen sabret. Çünkü Allah’ın vaadi mutlaka haktır. Sakın imanı sağlam olmayanlar seni hafifliğe sevketmesinler. [30:60] Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl. [73:10] O halde güzel bir sabır ile sabret. [70:5] Rabbin için sabret. [74:7]”
Hasan Hadi