İlim ve Medeniyet
Yeni Nesil Sosyal Bilimler Platformu
Waltz, uluslararası sistemin yapısının devletleri rekabete zorladığını ve bu rekabetçi ortamdan kurtulmanın ise zor olduğunu söyler.[1] Genel çerçevede bakıldığında bir üst otoritenin olmadığı bir sistemde rekabetin önünün tıkanmasının zor olduğu bilinmektedir. Çünkü devletler birbirlerinin hareketlerinden emin olamadıkları için bir devletin yaptığı bir güvenlik hareketi dahi diğer devlet açısından güvenlik sorunu meydana getirebilir.
Neo-realizme göre devletler bu anarşik ortamda güvenliklerini sağlamak için dengeleme tekniklerine başvururlar. Ancak dengeleme unsuruna rağmen anarşik bir uluslararası sistemde herkes hegemon güç olmak istediği için savaşı engellemek yine de çok zordur.
Waltz’a göre devletlerin kendilerini savunmaları için iki seçenekleri vardır. İç dengeleme ve dış dengeleme. [2] İç dengeleme'ye bakıldığında temel anlamıyla devletin kendi ekonomik kapasitesini arttırarak saldırgan devlete karşı koymasıdır. Bu bir anlamda kendi başının çaresine bakmaktır. Kendi başının çaresine bakmak ise iki unsurun bir araya gelmesi ile mümkündür. Bunlar kendi gücünü arttırmak ve diğer devletlerin gücünü dikkate almaktır.[3]
İkincisi ise dış dengeleme'dir. Yani kendini savunmak için başka devletlerle ittifak kurmaktır. Genel olarak bakıldığında iki kutuplu sistemde dış dengeleme olmadığı için sadece iç dengeleme olur, ancak günümüz açısından bakıldığında devletlerin dış dengelemeyi tercih ettikleri görülür. Çünkü çok kutuplu bir sistemde devletler varlıklarını devam ettirmek ve güvenliklerini sağlamak için ittifaklara ihtiyaç duyarlar.
Ayrıca dış dengelemenin bir alternatifi olan peşine takılma da önemli bir dengeleme unsurudur. Çünkü dengeleme unsurunda devletler güçlüyü dengelemek için zayıfa taraf olurken, peşine takılmada ise devletler güçlü devletin peşine takılarak daha fazla gelir elde etme yarışına girerler. Buna en güzel örnekler ise öncelikle 1991 yılında ABD’nin Kuveyt’in kurtarılması operasyonu adı altında gerçekleştirdi Çöl Fırtınası operasyonu olur. Operasyonun temel ayağında çıkar peşinde koşan İngiltere vardı. İngiltere asıl olarak ABD’nin peşine takılarak Kuveyt kaynaklarından yaralanmayı hedeflemişti.[4] Bir diğer örnek ise 2011 yılında Libya’ya karşı gerçekleştirilen operasyondur. Batılı devletler Libya’da devlete arşı koalisyon şeklinde saldırı gerçekleştirmiştir. NATO operasyonu adı altında birçok devlet Fransa’nın peşine takılarak kendilerine savaştan sonra sahada rol alma yoluna gitmişlerdir. [5]
Scheweller’e göre hırslı devlet güvenlik arayıcısı devlete göre daha farklı tercihlerde bulunabilir ve bu devletler güç elde etme amacında olduğu için peşine takılma eğilimi gösterirler. Yani hırslı devletler dengeleme yerine peşine takılma stratejisine eğilim gösterirler. Çünkü bu devletler, kendi lehlerine güç dengesi oluşmasını engellemek peşindedirler.[6]
Yapısal Realizm Çerçevesinde Saldırgan Realizm ve Savunmacı Realizm
Yapısal Realizm, kendi içerisinde bazı alt teoriler barındırır, bunların en belirgin olanları Saldırgan Realizm ve Savunmacı Realizm’dir. Saldırgan Realizm’in en önemli temsilcisi Mearsheimer’dir. Saldırgan Realizm, yapısal Realizm’in rekabetçi türüdür. Saldırgan Realizm’in özelliklerine bakıldığında daha rekabetçi bir dünya öngördüğü için gücün maksimize edilmesi gerektiğini savunan teori türüdür. Bir çok realistçinin üzerinde durduğu nokta; devletlerin niyetinin bilinemez olduğudur. Ancak Mearsheimer, buna ilaveten aynı zamanda devletlerin bu niyetlerle ilgili en kötü ihtimali hesaba katmaları ve ona göre hareket etmeleri gerektiğini ileri sürer. Yani hayatta kalmaya devam etmek için Saldırgan Realizme göre gücün en üst seviyeye çıkarılması, güvenlik açısından çok önlemdir.[7]
Savunmacı Realizm ise diğer yapısalcı realist teorilerin aksine, uluslararası sistemin aşırı rekabetçi bir yapısının olmadığını iddia eder. Waltz’a göre; işbirliği ve kendini sınırlandırmanın belli koşullar altında devlet açısından en iyi seçenek olması mümkündür. Çünkü Saldırgan Realizm’in tersine Savunmacı Realizm, uluslararası sistemin, genel olarak rekabetçi bir eğilim ortaya çıkarmadığını ve güvenliğin sağlanmasının mümkün olduğunu iddia eder.[9]
Mearsheimer’in maksimum güç iddialarını ele alan Waltz’a göre devletler güçlerini maksimize etme peşinde değillerdir. Çünkü bu tür çabaların başarıya ulaşma ihtimali oldukça azdır ve başarıya ulaşsalar bile diğer devletler hegemon güç olmaya çalışan devlet karşısında bir ittifak kurmaya yöneleceklerdir. Dolayısıyla maksimum güç elde etmeye çalışan devlet, karşısında etkin koalisyonların oluşacağını bildiği için aşırı gücün istenir olmadığını iddia eder.[10]
Burada üzerinde durulan asıl örnek ise Çin’in hızlı ekonomik büyümesinin uluslararası sistemde rekabete ve güvensizliğin neden olup olmayacağı meselesidir. Öncelikle Saldırgan Realizme göre bakıldığında, saldırgan realizme rekabetçi yapıyı ve maksimum gücü öngördüğü için bu durumun rekabete neden olacağını iddia eder. Savunmacı Realizm ise Çin’in bölgede hakimiyet kurma ihtiyacı olmadığına ve nükleer silahlarında çatışmada caydırıcı rol oynayacağı için bu durumun rekabete neden olamayacağını iddia etmektedir.
Ancak genel olarak bakıldığında Çin’in ekonomik büyümesinin günümüzde dahi ticari bir rekabete neden olduğu görülmektedir. Dolayısıyla ABD’nin vergilerle karşı koymaya çalıştığı Çin’in hızlı ekonomik büyümesinin, uzun vadede ABD’yi rekabete sevk edeceği açıktır. Çünkü Çin’in ekonomik büyümesi uzun vadede beraberinde askeri gücü ve maksimim güce ulaşma arzusunu da de getirecektir. Dolayısıyla Çin’in sahip olacağı maksimum güç ABD’nin küresel hegemonyasını sarsacaktır. Bundan dolayı bugün bakıldığında Çin’in hızlı büyümesini gören abd, kendi küresel liderliğinin sarsılmasını istemeyeceği için Çin’in büyük güç olmasına engel olmak isteyecektir ve böylece hem bölgede hem de küresel alanda bu durum güvensizlik ve rekabete neden olacaktır.
Aydın GÜVEN
[1] Collins, Alan. Contemporary Security Studies. “Charles L. Glaser, Realism”. Oxford University Press, 2010.2. Edition. S.20
[2] A.g.e. S.21-22
[3] Balcı, Ali. Gardaş, Şaban. Uluslar arası İlişkilere Giriş. İstanbul, Küre Yayınları, 4. Baskı. S.126
[4] Dunne, Timothy, Milja Kurki, and Steve Smith. International Relations Theories: Discipline and Diversity. – Richard Ned Lebow, Classical Realism. New York: Oxford University Press, 2013. S.72-74
[5] Aral, Berdal. Küresel Güvenlikten Küresel Tahakküme: BM Güvenlik Sistemi ve İslam Dünyası . İstanbul, Küre Yayınları, 2016. S.235-236
[6] Balcı, Ali. Gardaş, Şaban. Uluslar arası İlişkilere Giriş. İstanbul, Küre Yayınları, 4. Baskı. S.128-129
[7]Collins, Alan. Contemporary Security Studies. “Charles L. Glaser, Realism”. Oxford University Press, 2010.2. Edition. S.22
[8] Dunne, Timothy, Milja Kurki, and Steve Smith. International Relations Theories: Discipline and Diversity. – John J Mearsheimer, structural Realism. New York: Oxford University Press, 2013. s.78-79
[9] Collins, Alan. Contemporary Security Studies. “Charles L. Glaser, Realism”. Oxford University Press, 2010.2. Edition. S.24
[10]A.g.e.22
Yorum Yaz