1991’de SSCB’nin dağılması ile birlikte Orta Asya cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Bir zamanların süper gücü olan Rusya iç politikada olduğu ekonomik olarak da büyük sıkıntılar yaşamış ve uluslararası arenada gücünü kaybetmiştir. Bu dönemde Afganistan sorunlu bölgeye komşu olması, petrol ve doğal gaz gibi önemli enerji kaynaklarına sahip olması, jeo-stratejik olarak önemli konumda olması ve Çin için geniş bir pazara sahip olması gibi hususlarla bölgesel ve küresel güçlerin bölgeye olan ilgisi artmıştır. Özellikle Boris Yeltsin döneminde Rusya’nın Orta Asya ülkelerindeki gücü azalırken ABD, AB, Çin ve Türkiye gibi ülkeler bölgede iş birlikleri kurmaya çalışarak etkilerini artırmışlarıdır.
Rusya’nın aleyhinde olan bu durum Vladimir Putin’in iktidara geçmesiyle ve enerji kaynaklarında artan talep ve fiyatlarla birlikte Rusya ekonomisini toparlamıştır. Bu dönemden sonra Rusya Orta Asya bölgesinde kurduğu askeri üsleri, enerji alanında bölgede söz sahibi olması ve Orta Asya’da bulunan ciddi Rus nüfusunu kullanarak bu bölgede tekrar söz sahibi ülke konumuna gelmiştir. Bu yolda Rusya’nın bölgede askeri güç sağlamak isteyen ABD’yi engellemeye yönelik izlediği politikalarda Çin’inde aynı hedeflere sahip olması Rusya’nın işini kolaylaştırmaktadır. Nitekim Şangay İşbirliği Örgütü NATO’ya alternatif bir güç olarak görülmektedir. Diğer taraftan Rusya, Çin’in de özellikle uzun vadede kendisi için bölgede rakip olacağının farkındadır. Bundan dolayı Moskova, bölge ülkeleriyle entegrasyon sürecini ŞİÖ’den ziyade Çin’in yer almadığı örgütler (Kolektif Güvenlik Örgütü Anlaşması, Gümrük Birliği ve Avrasya Ekonomik Kalkınma Örgütü) bağlamında devam ettirmeye çalışmaktadır.
Geçmişten günümüze kadar yükselen güçlerin güvenlik ve ekonomik çıkarlarıyla dışa genişlemeleri söz konusu olmuştur. Çin açısından Orta Asya, Çin’in siyasî, güvenlik, enerji ve ekonomik çıkarlarını ilgilendiren bir bölge olarak -tarihte olduğu- gibi çıkarlarına göre kapsamlı politikaları tespit etmiştir. Güvenlik açısından Orta Asya bölgesi, Çin’in Doğu Türkistan bölgesi ile hemhudut olduğu için ülke güvenliğini doğrudan ilgilendirmektedir. Ekonomik açıdan, zengin hammaddelere sahip ve bir pazar olarak Çin’i bölge ülkeleriyle ticari ve ekonomik işbirliğine çekmektedir. Orta Asya, Çin’in Batı Kalkınma Projesi’ni ve Avrasya stratejisi olan Asya-Avrupa Köprüsü Projesi’ni (Yeni İpek Yolu Projesi) etkileyen bir bölgedir. Bu proje ile birlikte Çin hem Orta Asya’da ekonomik olan üstünlüğünü artırarak enerji ithalatında Rusya’yı da devreden çıkarmış olacaktır.
Yeni İpek Yolu Projesi Orta Asya Türk devletleri için ne kadar önem arz ediyorsa Türkiye için de büyük öneme sahiptir. Bu projeyle birlikte yapılacak alt yapılar, kara yolları, deniz yolları Çin’in Başkenti Pekin’den başlayarak İngiltere’nin başkenti Londra’ya kadar uzanacaktır ve 45 günlük bu ticaret yolunu 15 gün kadarlık bir süreye indirgeyecektir. Bu kapsamda Orta Asya ülkeleri için Rusya’ya ihtiyaç duyulmadan yeni direk ihracat ve ithalat yolları açılmış olacak ve Orta Asaya uzun yıllar sonrasında direkt ticaret yoluna sahip olacaktır. Bunun yanında Türkiye ile direk kara yolundan bağlantı kuramayan Orta Asya Türk devletleri artık Türkiye ile de rahat bir şekilde ticaret yapabilecektir.
Rüstem Kamenov