Yoksulluk nedir? Yoksulluğun çevresel, ekonomik ve siyasi nedenleri nedenleri nelerdir? Yoksulluğun etkileri ve sonuçları nelerdir? Yoksulluğun tanımı ve bilinmesi gerekenler…
Yoksulluk, günümüz dünyasının en önemli sorunları arasında yer almaktadır. Gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler için farklı boyutlarda olsa da, yoksulluk sorunu çözüm bekleyen öncelikli konular arasında yer almaktadır. Zenginin daha zengin, fakirin daha fakirleştiği küresel kapitalizm düzeni beraberinde birçok sosyal sorunlarının artışına yol açmaktadır.
YOKSULLUK NE DEMEKTİR?
Yoksulluk veya fakirlik, günlük temel ihtiyaçların tamamını veya büyük bir kısmını karşılayacak yeterli gelire sahip olmama durumudur. Özellikle, yiyecek, içecek, barınma, giyim-kuşam gibi temel ihtiyaçlara zor erişmek veya erişememek yoksulluk olarak tanımlanabilmektedir. Ancak kimi gelişmiş ülkelerde bu tanımın standartlarında değişiklik görülmektedir. Yoksulluk kişilerin temel gereksinimlerini karşılayamaması olarak ifade edilebilir. Birçok çalışmada yoksulluk istihdamdan, barınmadan, sağlık hizmetlerinden, eğitimden ve sosyal hayatın gereklerinden mahrum olma anlamında kullanılmıştır ( Fortuijn –Ostendorf, 2004: 239)
YOKSULLUĞUN NEDENLERİ NELERDİR?
Yoksulluk, ülkeden ülkeye veya coğrafyadan coğrafyaya değişik nedenlerle ortaya çıkabilir. Başlıca nedenler arasında çevresel nedenler, ekonomik nedenler, siyasî nedenler ve toplumsal nedenler sayılabilmektedir.
- Çevresel Nedenler
Yoksullaşmanın en bariz belirtilerinden olan çevresel nedenlerin başında, doğal afetler, çölleşme, kuraklık gibi doğal etkenler gelebildiği gibi; aşırı otlatma, ormanların tahrip edilmesi gibi insan tahribatı sonucunda oluşan doğal yıkımlar da yoksulluğa neden olabilmektedir.[1] Bunun yanında, yoksulluğa, coğrafik özellikler de neden olabilmektedir. Örneğin; enerji üretimine veya tarıma elverişli olmayan bir bölgede yoksulluk görülebilmektedir. Kimi zamanlarda, tarımın elverişli olduğu bölgelerde kullanılan yanlış gübreleme, aşırı su israfı, bölgede kıtlığa ve yoksulluğa neden olabilmektedir. Zira, suyun ve besinin yetersiz olduğu bölgelerde yoksulluk kaçınılmazdır.[2]
- Ekonomik Nedenler
Yoksulluğun bariz nedenlerinden olan ekonomik nedenler arasında işsizlik en başta yer almaktadır. Koşulların yetersizliğinden seçilen kalitesiz yakıtlar, oluşturduğu çevresel soen gıda israfları, yoksulluğu tetiklemektedir.ekonomik yetersizlikler nedeniyle sulamada yapılan su israfları, açtığı tahribat sonucunda yoksulluğu tetiklemektedir.
- Siyasi Nedenler
Siyasi politikalar, büyük yoksulluklara neden olabilmektedir. Özellikle izlenen yanlış politikalar, tarıma ve ağaçlandırmaya yapılan düşük destek, sanayinin çarpıklaşması, kirlilik, yoksulluğu beslemektedir. Eğitime verilen desteğin çok az olması, yoksul bir nesil yetişmesine neden olmaktadır. Ülke yönetimlerindeki yozlaşmalar ve belirsiz politikalar, Nijerya gibi ülkelerde yaşanan yoksulluğun baş sebepleri arasındadır.[3] Yolsuzluklar, yoksulluğun temel nedenlerinden biri olduğu gibi sömürge devletlerinin bir ülkede varlığı, halkın var olduğu kaynakların da sömürülmesine ve insanların bolluk içinde aç yaşamasına neden olmaktadır.
- Toplumsal Nedenler
Aşırı nüfus artışı yaşanan ülkelerde yoksulluğun önemli bir sorun olduğu bilinmektedir. Özellikle doğum kontrol konusunda bilinçsiz ve yetersiz bir ülke, aşırı nüfus artışlarına ve çarpık kentleşmeye yol açabilmektedir.[4] Beyin göçleri ve tarihteki yönetim biçimleri insanları ve toplulukları yoksul bırakabilmektedir. Ayrıca savaşlar, soykırımlar, toplumları uzun süre muhtaç bırakabilmektedir.
Yoksulluğu tek bir nedene dayalı olarak açıklayabilme ve çözümleme olanağı bulunmamaktadır. Bunun ötesinde karşılıklı etkileşim ve ilişkiler içinde hangi nedenin birey bazında öncül olduğunu belirleyebilmek de çoğu kez olanaklı olmamaktadır. Kaba bir soyutlama ile “işsiz bir bireyin iyi ve yeterli bir eğitim almadığı için mi işsiz dolayısıyla yoksul olduğu; yoksa esasen yoksul bir aileden geldiği ve o nedenle yeterli eğitimi alamayıp işsiz mi olunduğu” sorusu örnekleri ve nedenleri çoğaltarak sorulabilir. Üretim ilişkilerinde ve teknolojide oluşan değişmeler sorunu yoğunlaştırabilmektedir. Örneğin; büyük oranda bilgisayar teknolojisi kullanımının işsizlik sorununu arttırdığı, bunun gelir güvencesinin tehdit ettiği ve dolayısıyla yoksulluk açısından risk gruplarını çoğalttığı ileri sürülebilir. Sosyal ekonomik sistem ve yapıya ilişkin bu belirlemenin yanı sıra, bireysel bazı durumlarında yoksulluk olgusunun sonucunu doğurabileceğini söyleyebiliriz. Örneğin aileyi geçindirenin ölümü, doğal afetler, hastalık vb. gibi durumlar buna örnek olarak verilebilir.
* Birey ve hane halkı düzeyinde; insanlar iyi bir yaşama kavuşmak için gerekli kaynaklara, becerilere ve fırsatlara erişememek yüzünden güçsüz düşmekte ve sıkıntı çekmektedirler.
* Toplumsal düzeyde ise, başta gelen nedenler, kaynakların, hizmetlerin ve gücün dağılımındaki eşitsizliklerdir. Bu eşitsizlikler, toprak, sermaye, altyapı, piyasalar, kredi, eğitim, enformasyon ve danışmanlık hizmetleri biçiminde kurumsallaşmış olabilir. Aynı şey, sosyal hizmetlerin sağlanmasında da geçerlidir. Bunlar arasında eğitim, sağlık, temiz su ve çevre de bulunmaktadır. Hizmetlerdeki eşitsizlikten en çok kırsal bölgeler zarar görmektedir. Dolayısıyla da gelişmekte olan ülkelerdeki yoksulların % 77’sinin kırsal bölgelerde yaşaması şaşırtıcı değildir.
Zastrow ve Bowker (1984) yoksulluğun nedenleri olarak;
- * Yüksek işsizlik oranı,
- * Olumsuz fiziksel sağlık,
- * Fiziksel sakatlık,
- * Duygusal sorunlar,
- * Yoğun tıbbi harcamalar,
- * Alkolizm,
- * Uyuşturucu bağımlılığı,
- * Geniş aile,
- * Otomasyon sebebiyle işten çıkarılma,
- * İş yapabilme becerisinden yoksun olma,
- * Düşük eğitim düzeyi ile
- * Kadının sorumlu olduğu ve küçük çocuklu aileler,
- * Yaşam pahalılığındaki artışa karşı halkın gelirindeki durağanlık,
- * Irka ilişkin suç-suçluluk,
- * Eski mahkûm ya da akıl hastası olarak etiketlenmek,
- * Boşanma, terk edilme veya eşin ölümü,
- * Kumar oynama,
- * Seks suçları,
- * Suç kurbanı olma,
- * Çalışmaya ilişkin olumsuz etik değerler,
- * İstediği koşullarda iş bulamama,
- * Düşük ücretli iş,
- * Zihinsel gerilik ve
- * Yaş nedeniyle emekliliği belirtmektedirler
Yoksulluk, pek çok toplumda benzerlikler göstermekte, temelde beş esas bulgu ile özetlenmektedir :
1. Yoksul insan için kendi işgücü en önemli kaynaktır. Gerçek geliri düşük olan yoksul hane halklarında kadınlar ve çocuklar da dâhil olmak üzere her bireyin işgücüne ihtiyaç duyulmaktadır.
2. Yoksul hane halklarını genellikle eğitimsiz ya da eğitim düzeylerinin düşük olması, niteliksiz işgücü olarak kabul görmeleri yoksunluklarını pekiştirmektedir.
3. Şiddetli yoksunluk koşullarına karşın hane halkları barınma da dâhil pek çok kamu hizmetinden yararlanamamaktadırlar.
4. Yaşlılar, özürlüler, kadınlar ve çocuklar gibi toplumun özel gruplarının yoksul hane halkları içinde sorunları daha da derinleşmektedir.
Yoksulluk insanların bedensel ve zihinsel gelişimlerini olduğu kadar psiko-sosyal durumlarını da olumsuz yönde etkilemektedir. Bu noktada yoksulluk, onur duygusuna dayalı öz saygı, kendine güven gibi temel ihtiyaçlardan yoksunluğun yaşandığı bir süreci de içermektedir. Bu bağlamda, toplumbilimcilerin yoksulların kendilerini algılama biçimlerine ilişkin ortaya koydukları aşağıdaki tanımlar, psiko-sosyal yoksunlukların boyutlarının anlaşılmasına katkı sağlamaktadır:
1. Yoksulluğu hissetme: Yoksullar gelir açısından toplumun gerisinde kaldıklarından, kendilerinin ekonomik açıdan yoksun bırakıldıklarını düşünmektedirler.
2. Yaşamı kontrol edememe: Yoksullar yaşamlarını çoğunlukla diğer bireylerin ya da şanslarının etkilendiğini varsaymaktadırlar. Yoksul bir ailede doğmak çocuklar için eğitim görmek yerine erken yaşta çalışmaya başlamaları anlamına gelmektedir.
3. Güçsüzlük: Yaşamları genellikle şansa ve diğer insanların kurallarına bağlı olduğu için yoksullar özellikle yaşlandıklarında kendilerini oldukça yetersiz ve güçsüz hissedebilirler.
4. Dışlanma: Kendilerini toplumdan dışlanmış ve reddedilmiş olarak düşünmektedirler.
Bu algılar genel olarak ele alındığında ise karşılıklı bir “sosyal dışlanma” ya işaret etmektedir. Ancak bu sosyal dışlanma yoksulların yaşadığı bir “durum” değildir. İnsanların sürekli olarak içine itildikleri, onur duygusunun kaynağı olan temel haklarından yoksun kaldıkları bir süreçtir. Bu haklar, toplumun tüm üyelerine aittir, ama yetersiz bir yaşam kalitesinin çeşitli yönleri, yoksulluk nedenleriyle örtüştüğünde, insanlar kendileri ve çocukları açısından içinden çıkılmaz bir döngüye kilitlenip kalmaktadır.
TÜRKİYE’DE YOKSULLUK
Genel olarak değerlendirildiğinde ülkemizde, yoksulluğun ortaya çıkmasında; işsizlik, yoksul bireyin özellikleri, ülkede yaşanan ekonomik krizler, bireyler arası gelir dağılımındaki dengesizlikler, sosyal güvenceye sahip olamama, ülkemizde uygulanan çeşitli ekonomik politikalar gibi nedenlerin etkili olduğu söylenebilir.
Dünya’nın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de sermayenin ulus aşırı hareketliliğinin artması, ulusal yasal çerçeveleri yetersiz ve kullanışsız kılma eğilimindedir. Sermaye hareketi gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde düşük ücretli emeğe yönelmiştir. Bu bağlamda, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ev eksenli veya evde çalışma artmaya başlamıştır.
Evde çalışma küreselleşmeden iki şekilde etkilenmiştir:
a) Geleneksel bağımsız ev üretimi bağımlı üretime dönüşmüştür veya dönüşmektedir,
b) Yeni emek yoğun evde çalışma biçimleri ortaya çıkmıştır. Sek törel çeşitlilik olmakla birlikte tekstil, elektronik, otomotiv, kimya ve gıda sektörlerinde yaygındır.
Uluslar arası platformlarda özellikle gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler açısından yoksullaşma nedeni olarak tanımlanan bir konu ise Türkiye’yi de yakından ilgilendiren “yolsuzluklar” olmaktadır. Kayıt dışı ekonominin varlığına sürdürmesine yol açarak, ülkenin kısıtlı mali kaynaklarının mevcut gelir dağılımındaki adaletsizlikleri daha da körükleyerek ülke çapında etik olduğu kadar ekonomik kayıplara da yol açtığı belirlenen yolsuzluklarla mücadelenin yoksullukla mücadele programları ile ayrılmaz bir bütünlük içinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ülkemizde uygulanan ekonomik ve sosyal politikaların etkisiyle yoksulluk sorunu gittikçe artarken gecekondularda yaşayan bireyler yanında aile kurumu, tüm toplum bu olumsuz koşullardan payını almaktadır. Bu olumsuz koşulların başında aile içi ilişkilerin olumsuz etkilenmesi, yetersiz beslenmeye dayalı fiziksel zayıflık ve hastalıklara yakalanma riskinin çok fazla olması, suç işleme, alkol, sigara gibi kötü alışkanlıklar edinme, en temel ihtiyaçları bile güçlükle karşılama, yeterli bir eğitim alamama gibi nedenler gelmektedir.
Ülkemizdeki yoksulluğun bir başka boyutu da kadınlar üzerindeki etkileridir. Ülkemizde yoksulluktan doğan sorunlar, erkeklerden çok kadınları etkilemekte, halen var olan cinsiyet sorunlarını daha da kötüleştirmektedir. Hukuki ve kurumsal korumalara rağmen bu eşitsizlik hala vardır ve yaygınlaşmaktadır. Yalnız Türkiye deki yoksulluk değil bütün dünyadaki yoksulluğun yüzü giderek daha fazla kadın yüzü olmaktadır. Bunun nedeni, kadınların düşük statülü ve düşük ücretli işlerde çalışmaları ile aile işgücü olarak evde yaptıkları ücretsiz işlerin ulusal gelir içinde hesaplanmamasıdır.
Türkiye’nin genel durumuna bakıldığında, gelir dağılımındaki adaletsizlik belirgin bir şekilde göze çarpmaktadır. Zengin ile yoksul arasındaki gelir uçurumunun son ekonomik kalkınma politikalarıyla arttığı gözlenmiştir. (http://psikiyatriksosyalhizmet.com)
WHY POVERTY = NEDEN YOKSULLUK BELGESELİ – FAKİRLERİN HİKAYESİ (ANİMASYON)