Geçen sene İran’da trenle yolculuk yaparken rastgele elime aldığım bir İran gazetesinde, bir tren firmasının bedava bilet ödüllü kitap okuma yarışması düzenleyeceğini gördüm. Haberin içeriğine baktığımda, oldukça popüler bir tren şirketi, tren ile ulaşım ve kitap okuma alışkanlığını kazandırmak için bir yarışma düzenliyor. Yarışmaya göre seçilen kitapları okuyan ve kitapları okuduktan sonra ödül mülakatındaki sorulara doğru cevap kişiye gidiş-dönüş olarak bedava bilet verilecekmiş.
Haberi okuduğumda “kitap okuma alışkanlığı kazandırmak” ibaresi bana biraz garip gelse de İran’da yaşamış kişilerden duyduğum ve bizzat kendi yaşadığım tecrübelerim aklıma gelince aslında bu durum normal geldi. Yanı başımızda olan ülke ile doğru düzgün fikir sahibi olamayan biz, yıllar boyunca İranlıların çok kültürlü ve entelektüel seviyesi çok yüksek olan bireyler olduğunu zannettik. Evet, mutlaka aralarında bizdeki gibi çok kültürlü ve entelektüel kişiler var. Ancak haberden de anlaşılacağı üzere “Kitap okuma alışkanlığını kazandırmak” için bedava bilet vermek az çok İranlıların kitap okuma alışkanlığını bize gösteriyor.
Belki bir gazete haberiyle mevzuyu tam manasıyla açıklamayabilirim veya kanıtlamak istediğimi kanıtlamayabilirim. Ama size yaşadığım, gördüğüm ve işittiğim bazı olayları anlatayım. Mesela dil öğrenmek için gittiğim İran’da metrolarda ve otobüslerde çok nadir olarak kitap okuyan kişilere rastladım. Kitap satıcısı bir kere metroda gördüm. Ancak yolcular hiç kitaplarla ilgilenmeyerek şarj kablosu, kulaklık ve kelepir ürünler satan seyyar satıcılarla daha ilgiliydi. Hatta Twitter’da bir İranlı muhabirin paylaştığı tweeti hatırlıyorum. Metroda kitap satıcısının fotoğrafını çekmiş ama o da benim gibi halkının kitaplara ilgisizliğini görmüş ve bu durumdan yakınıyordu. Evet, İnkılap Meydanı’na gittiğinizde bir sürü kitapçı, yayınevleri ve kültür yayınları satan dükkan görüyorsunuz. Ancak çoğunun içi boş veya dolu olsa bile normal bir doluluktan bahsedebiliriz. Tıpkı Beyazıt Meydanı’ndaki, Kadıköy’deki ve Taksim’deki sahaf dükkanları gibi… Sadece azınlık olan ilgili entelektüeller gidiyor. Tıpkı bizdeki gibi…
Geçenlerde sosyal medyada gördüğüm karikatür belki bizim özetimizdir. Başkalarını övme hastalığı olan bizlerde, karikatürdeki tip İran’ın kültürünü ve edebiyatının çok iyi olduğunu söylüyor. Tabi kültür ve edebiyata bir şey diyemem ancak kitap okuma kültürünün yanında doktorasını İran’da yapmış ve uzun süre İran’da çalışmış bir hocamdan İran’daki edebiyat dergiciliğinin ve edebiyatın etkinliklerinin gerilediğini duydum. Hatta bizdeki edebiyat dergileri ve sürekliliği daha fazlaymış.
2500 Yıllık Devlet Geleneği, 12000 Yıllık Medeniyet ve Korona
Kültür ve edebiyat alanındaki övgülerden sonra İran’ın tarihi ile ilgili konuşan sözüm ona entelektüeller genellikle İran’ın 2500 yıllık “oturmuş” ve “bizden daha eski” devlet geleneklerinin olduğundan bahsederler. Daha sonra adeta açık artırmayla kaç yıllık medeniyet olduğunu da tartışılır ve bizim İranlılara nispeten geri kaldığımız konuşulur. Kaç yıllık medeniyet oldukları hakkında bazen 3500, 5000, 6000 hatta 12000 yıl diyenleri de işittim. Tabi ki açık artırma usulü ile öne sürülen abartı rakamlar gerçeği de tarihin “mantıksal” çerçevesiyle baktığımız zaman yansıtmıyor.
Yaklaşık 4 senedir profesyonel sayılabilecek İran hakkında bazı tarihi, siyasi ve ekonomik okumalar yapmaktayım ve elimden geldiği kadar yabancı ve yerli kaynak olarak adlandırabileceğimiz makale, deneme, kitap ve ansiklopedi maddesi okudum. 2500 yıllık (veya başka iddia edilen diğer rakamlar) devlet geleneğinin aslında ne kadar abartılı olduğunu da tarihi olaylar ve bu olayların neticesinde meydana gelen etkiler ile çok rahat şekilde herkes tarafından anlaşılabileceğini düşünüyorum. Öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor ki eski devlet geleneğine sahip olan ülkelerin her devlet yönetiminde her zaman başarılı olacağını aklımızdan atmamız gerekiyor. Bir devletin eski bir devlet geleneğine sahip olması onun tecrübeli olduğuna belki bir kanaat getirir ancak bu konuda başarılı olduğundan bahsedemeyiz. Bunun yanında 2500 yıllık İran devlet geleneğine kısa bir bakış attığımızda devletin sadece ama sadece mezkur hanedan veya yönetici grubuna ait olduğunu görmekteyiz ve yönettiği coğrafya çapında çağın gerekliliklerine uygun olarak devletin yeterince kurumsallaşmamış ve bazı görevlerini yerine getiremediğini kavrayabiliriz. Buna örnek vermek gerekirse son 3-4 yıldır İran’da doğal afetler oldukça arttı ve İran birçok vatandaşını bu doğal afetler sonucunda kaybetti. Devletin bağlı kurumları çoğu zaman doğal afete maruz kalan vatandaşlarına 2500 yıllık devlet tecrübesiyle(!) yeterli yardımı yapamadı ve hatta bazı İranlıların iddia ettiğine göre yörenin etnik ve dini yapısından dolayı yardımlar geciktiriliyor veya hiç yapılmıyor.
Son haftalarda dünyamızı esir altına alan ve tıbbi ismi Kovid – 19 olan korona virüsü, en çok etkilediği ülkeler arasında İran da yer alıyor. 12 Mart 2020 Anadolu Ajansı’nın İranlı resmi kaynaklardan elde ettiği bilgiye göre toplam ölü sayısı 429’a, vaka sayısı da 10 bin 75’e yükseldi. Başlangıçta 2500 yıllık İran devlet geleneğinin bazı ihlalleri sonucunda virüs, İran sathına hızlı bir şekilde yayıldı ve hatta birçok bürokratın da ölümüne yol açtı. Buna ilave olarak İran’da bu denli virüsün yayılması İran’ın sağlık sektör kapasitesini oldukça zorladı. Çoğu hastane, kapasitelerinin üzerinde oldukları için hizmet kaliteleri oldukça düşmüş vaziyette. Yeterince önlem alınmaması ve kriz yönetimin oldukça zayıf olması bize ”2500 yıllık devlet geleneği” sözünü düşündürüyor. İran 2500 yıllık devlet geleneği ve devlet olmanın bazı gerekliliklerini ve şartlarını sağlamamış gibi gözüküyor.
İran’ın yumuşak gücünün fazla olması ve propaganda araçlarını etkin kullanması kafamızdaki İran tasavvurunu oldukça etkiliyor. Üstüne akademi ve halk nezdinde popülerliği olan birçok akademisyen de İran’ı bilinçli veya bilinçli olmayarak abartıyor. Kartpostallarındaki gibi bir memleket olmayan İran, çoğu kültür ve edebiyat konularında ortak tarih ve kültürden dolayı bize biraz yakın. Tabi bizden üstün ve aşağı yönleri de diğer ülkeler kadar vardır. Ayrıca “2500 yıllık devlet geleneği ve 12000 yıllık medeniyet” minvalindeki yorumlardan ve ele alışlardan uzak durarak bu tarz geçmişin çağın gerekliliklerine haiz “devlet” olmayı sağlamamaktadır ki verdiğim örnekler bunun bariz kanıtıdır. Türkiye’yi ve en az İran kadar yüzyıllarca taşınan devlet geleneğini bu yazımda pek değinmek istemedim ki tarih hatta son dönemlerde yaşadığımız olaylar Türkiye’nin durumunu göstermekte ve Türkiye devlet olarak çağın çoğu gereksinimlerini karşılamaktadır. Belki bu yazıdan sonra İran’dan “Abi adamlarda kültür ve edebiyat var. 2500 devlet geleneği ve 12000 yıllık medeniyet” diye bahsederken kendimizi yerin dibine sokmadan ve kendimizi de görüp bahsetmenin yeri ve zamanıdır.
Birkan Kemal ERTAN
12 Mart 2020
One comment
Anonim
14 Mart 2020 at 19:55
پست تبریک زیبا ویروس ما را تحت تأثیر قرار داده است.