Atatürk Havalimanı 8 Mart 2018
“Ama toprak iyi ekilmez de bakımsız kalırsa, daha kötü, daha yabani olur, güçlü olduğu ölçüde”
Bu kadını ne zaman görsem içimi bir burukluk alır. Vicdanımın ağır bir yük altında ezildiğini hissederim. Ona kaybettiği oğlunu hatırlatırım diye karşısına çok çıkmamaya özen gösteririm. Değil mi ki her anne bir Havva’dır içimizde, bir Hacer, bir Hatice… Bu kadın da bende böyle. Evladını kaybedince kendisini bulması dört yılını almış. Şimdi de bu kalabalık mezarlıkta devasa kütlelere binerek, kutsal topraklara adım atacak. Buna ne derece dayanılır bilmiyorum ama altı evladından tek erkek olanı çok genç yaşta rabbine iltihak etti.
Peki ya bu hayatın gri bölgeleri hiç çiçek açmaz mı? Felekten bir ürperiş vaki olsa bunu rüzgârdan bilmek kime ve neye yarar sağlar? Ki bizler yolcusuyuz bu yolun. Sahibi kalamayacağımız bunca mekân, zaman, eşya, ne diye bunca tantana? Nefesine bile hâkim olamayan aciz varlıklardan başka ne denilebilir insan için.
-Hoşça kal diğer anne..
-Allah’a emanet ol Mustafa
Mustafa deyişini hiç anlayamam. Adımda yok, soyadımda bulunmaz, dedelerim arasında bu isme sahip hiç kimse yok. Belli bir anım da vuku bulmuş değil. Ama ne zaman keyifli olsa bana böyle hitap eder. Ben de ona diğer annem derim. Çünkü bir parça da annelik yapmıştır bana, sizlere. Bilmezsiniz! Belki de karşılaşmışsınızdır bir pazarda, bir okul kapısında, çarşıda, en çok da çıkmaz sokaklarda.. Mezarlıktan vakit buldukça..
İçimizde..
M. Fatih Özmen