Sevgili dostlar..
Biraz yazmaya ara vereyim, şöyle biraz kütüphanemde kitaplar arasında kaybolayım dedim. Dedim ama.. Ülkemde sakinlik sükûnet namına zerre taneciği bulmak o kadar zor ki.. Yazmam gerekti.
Şimdi, hep söylüyorum. Bu ülkenin her dakikası son dakika! Her günü ayrı bir yoğunluk ve günden karmaşası altında dönüyor. Kendi gündemim kalmadı yahu. Devlet, millet, hükümet, beka, bölünme, bağımsızlık, terör hepsi promosyonlu. Ülkeyi yönetenlerin durumunu hayal edemiyorum. Yani ben burada küçük şirin kütüphanemde kafayı yemek üzereyim. Siz de öylesiniz tahmin edebiliyorum dostlar.
Karlov’u vurdular.. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi..
Komplo teorisi mefhumuna girmek dahi istemiyorum. Halkın görüşüne daima saygı duyarım çünkü. Zinhar şüphem yoktur. Lakin beynimi kemiren sorular çoktur.
1994 doğumlu.. Çevik kuvvet yani emniyet mensubu.. Çekmiş takım elbiseyi.. Korumayım ben diyerek sergi salonuna girmiş. Sonrası malum.
Diplomasi bağlamında büyük bir skandal bu olay. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde Rusya devlet erkanından gelen tepkiler, yaşanan hadisenin provokatif bir eylem olduğu görüşü üzerinde şekilleniyor. Amenna. İlişkilerde pek bir değişikliğin olmayacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Burada nüans verilmek istenen mesajlarda yatıyor. Ama neden hep biz varız işin içinde? Yani bu mesajların merkez üssü neden sürekli Türkiye oluyor? Hiç mi başka ülke yok?
Yok.
Türkiye’nin başındaki musibetler saymakla bitmiyor. Zaaflar, hatalar.. Önlem namına yapılanlar sonradan tabi. Şimdi bizi bölmek, parçalamak istiyorlar demeyeceğim. Gerek yok. Hastalık kendi bünyemizin zayıflığından kaynaklanıyor. Durmadan üst üste vuruyorlar. Daha kötüsü bu durumu olağan hale getirdiler. Yani Türkiye’nin bir günü içerisine yerleştirmek isteyecekleri her fesatlığı kolaylıkla sağlayabiliyorlar. Bombaysa bomba, tahrikse tahrik.. Bir de şimdi suikast. Ve terör.
Bir ülke için bu kadar kuşatılmışlık haddinden fazla! Sabır taşımız granitten mi acaba? Bir ihtimal..
Kabul edelim veya etmeyelim.
Çok bariz hatalar yapıyoruz. Güvenlik meselesi şişmiş durumda. Samimi çabalar var düzeltmek için ama neresini düzelteceksin ki? Düzelttiğin yerden başka bir açık çıkıyor. Allah aşkına bir bakınsana:
Ordu Suriye’de.. Polis içerde.. DAEŞ ve PKK ile mücadelede..
Hakeza emniyet teşkilatı tahrik dolu eylemleri kesme uğraşında..
İstihbarat saldırılara karşı tedbir alma telaşında..
Ordu, emniyet, istihbarat. Buralar FETÖ iniydi dostlar. Tam manasıyla urun temizlendiğini düşünen hata eder. Diplomatik misyon şefine değil suikast düzenlemek kılına dahi zarar veremezsiniz. Diplomatik olarak dokunulmazlığı vardır büyükelçilerin. Şimdi öyle bir senaryo var ki ortada. Adam sanki elini kolunu sallayarak Büyükelçi Karlov’u öldürdü. Zaafiyet var mı var. Hem de ne zafiyet. Vurulan bir büyükelçinin silahlı tek bir koruması olmaz mı? O kadar çok absürd şeyler oluyor ki. Ya bu kadar da olmaz dedirtiyor!
2016 yılında Türkiye başlığı altında tonlarca kitap makale film belgesel çıkarılır dostlar. Bir ülke bu koca yaşlı dünyanın bir asırda yaşayabileceği çoğu ekstrem olayı tek başına göğüslüyor. Kimsesizlere sığınak olan, yuva olan bir ülke bunları hak etmiyor.
Ne tat kaldı, ne tuz.
Acı derseniz..
O da hissedilmiyor artık.
Sükun ve sürur dolu günlere hasretle..