Ülke olarak zor zamanlardan geçiyoruz ve gelecek belirsiz. Burada iki şey önemli bence. Birincisi geleceği karanlık görmemek, karanlık görünüyorsa bile azmi elden bırakmamak. İkincisi iyi günleri değil, daha kötü günleri düşünmek. Bu Efendimiz (sav)’in bir tavsiyesidir. Bazı durumlarda sizden daha aşağıda olanlara bakmanız gerekir, yoksa mutlu olmanız ve mevcut duruma tahammül etmeniz çok zordur. Dolayısıyla ülke olarak da daha kötü günlerimiz oldu onları düşünelim veya daha zor durumda olan ülkeleri düşünebiliriz. Elhamdülillah birçok ülkeye göre durumumuz hala çok iyi. Bu mevcut durumu düzeltmek için mücadele etmeyeceğimiz anlamına gelmiyor, aksine daha çok mücadele edeceğiz. Gelecek güzel günlerin hayaliyle ve atalarımızın daha zor şartlar altında çok büyük işler başardığını düşünerek yaşayacağız.
Geleceğimizden emin olamıyorsak, Avrupa’da yaşamıyoruz demektir. Çünkü Avrupa kendi içinde bir sistem kurdu, her ne kadar çatırdasa da. Ama bizim gibi Ortadoğu’da yaşayanlar bazı açılardan zor zamanlardan tarihin belli ve sık dönemlerinde geçiyorlar. Yaşadığımız coğrafya böyle bir coğrafya. Mesela Rabbimizin bizlere yaşattığı güzel günleri düşünebiliriz. 20’li yaşlarımın başında hastalandım ve sıkıntılı günler geçirdim. O aralarda aklıma Rabbimin beni 20 yıl çok güzel yaşattığı gelirdi ve hastalık için şikayet etmememi kendime tembihlerdim. Tedavi olmak için her yolu denedim ama bir süre bu hastalıktan muzdarip olacaktım. Hastalık belirsizlik içeriyordu. Yaşayadabilirdim veya yaşamayadabilirdim. Bir saat sonrası bile belirli değildi. Kesin bir şey söylenemiyordu. Bu belirsizlik içinde tabii ki kötü olan senaryoya kendimi hazırladım ama güzel bir senaryo da olursa, hazırlıksız yakalanmamak adına çok çalıştım. Dünya tasavvurum vesayre tamamen değişti diyebilirim. Tamamen hedeflerime odaklandım ve onlar için yaşamaya başladım. Yarın benim için yok diye düşünüyordum, çünkü hastalığım belirsizlik içeriyordu ama bugün vardı ve o bugünü mücadele içinde geçirdim.
Sadece hastalıkla uğraşsaydım ve zaten büyük olan bir olayı iyice büyütseydim hiç ilerleme kaydedemeyecektim. Kendimi iyi hissettiğim her saniye ders çalıştım ve hedeflerime adım adım yaklaştım. Hastaydım ama ülkelere gidiyordum. Dersler alıyordum ve aklımda sadece hedeflerim vardı. Birçok badire atlatacaktım ama yine de pes etmeyecektim.
Ben Rabbime şükürler olsun ki ölmedim ve dünyada Rabbimin izin verdiği bir süre daha kalacağım inşaAllah. Eğer mücadele etmeseydim ve geleceği karanlık olarak görseydim, yıllarım heba olacaktı. Bunu yapmak ölmekten daha beterdir. Asla ümitsizliğe düşmemeli ve geleceğe çok iyi hazırlanılmalıdır.
İnsan en iyi kendini tanır derler. (Kendini tanıyan da Rabbini tanır sözünü de araya sıkıştırayım, umarım onu en iyi tanıyanlardan oluruz). Biraz da bu yüzden kendi hakkımda yazıyorum ama unutulmamalı ki hayatın herhangi bir sürecinde başarı varsa ya da herhangi bir şey varsa iyiye ve güzele dair, bu Allah nasip ettiği için oluyordur şüphesiz. Bazen de nasihatler eksik kalır ve musibet şarttır. Bazen de düşüncelerimiz ve sözlerimiz sıkıntıları çeker. Kibir, riya, yalan, torpil, hırsızlık gibi şeyler ülkemizde düzenin bozulmasına sebep olabilir. Devletin dini adalettir denilir ve bence çok doğrudur da. Siyasete çok girmeden konuşmak istiyorum, çünkü değiştirebileceklerimiz şeylerden sorumlu ve en yakınlarımızdan sorumlu olduğumuzu unutmamak gerekiyor.
Her şeri şer, her hayrı hayırlı sanmamak lazım. Bir iş oluyorsa bir hayır, olmuyorsa bin hayır arayın denildi. Olaylara bence bu açıdan bakılmalı ve bakış açımızı hakikate uygun yapmalıyız. Mesela her zaman insan doğru açıyı yakalamıyor ve sorunlar ile karşılaşıyor. Kendi hayatımdan bir örnek vermek istiyorum. Babam işlerinde kendisine yardım etmemi istiyor ama ben pek yardım etmek istemiyordum, işim gereği de ama çok hareket edemiyorum. Babamın işi de hareketli bir iş. Ben daha sonra bu benim sağlığım açısından iyi ve babamın da rızasını da kazanmış olurum diye düşündüm ve şimdi severek yardım ediyorum. Üstüm başım kirlense de hiç sorun değil, çünkü bakış açımı değiştirdim.
Geleceğin bize ne getireceğini bilemeyiz ama hem gelecek için hem de günümüz için çok çalışmalıyız. Elimize geçen ve geçmeyen her imkandan sorumluyuz. Sorumluluk bilinciyle çok çalışmalı ve başarılı olmalıyız. Mesela bazı hocalarımızı hayıflanırken buluyorum, keşke genç iken şunu halletseydim diyor. Zamanında ise o şeyi ertelemiş ama yaşlanınca da takat bulamıyor. Dolayısıyla her imkandan sorumluyuz ve çok çalışmalıyız.
Tekrar ediyorum, geleceği karanlık görsek de çalışmaya ve mücadeleye daha fazla sarılmak lazım. Bilgi çoksa değer görmeyebiliyor, yiyecek çok ise nimetin farkına varamıyor insan. Nasıl ki elinden kaybediyor, ancak o zaman anlıyor. Pandemi döneminde insanlar özgürce dışarıya çıkabilmenin özlemini yaşadı. Hiç dışarı çıkmak istemeyenler bile o kadar dışarı çıkmak istedi ki, bir şey yasak ise veya yoksa çok kıymetli oluyor. Çalışmalarımıza hız verme zamanı, hayırlı her ne yapıyor isek.
Kardeş aile fikri bence güzel ve uygulanabilir, önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim.
Yazımın faydalı olması temennisiyle…
Ozan Dur