PAKİSTAN GEZİSİ -3- KARAÇİ | İlim ve Medeniyet

KARAÇİ

Karaçi yaklaşık 27.5 milyonluk nüfusu ile Pakistan’ın en kalabalık, dünyanın ise 4. kalabalık şehridir. Pakistan seyahatimizin son kısmında karaçiyi ziyaret ettik. Karaçi Pakistan’ın finans ve ekonomi bakımından en önemli şehridir. Konum olarak Hindistan’a yakın olup Hint okyanusuna kıyısı vardır. Pakistan’ın 4 eyaletinden biri olan Sindh eyaletinin başkenti olan Karaçi Pakistan’ın hali hazırdaki en eski şehirlerinden biridir. Şehirde İngiliz etkisini görmek de oldukça olağan. İngiliz emperyalizminden kurtulan Pakistan’ın 14 Ağustosta bağımsızlığını ilan etmesi sonucunda Hindistan içerisinde kalan Müslüman nüfusun en yakın bölgelerden biri olan Karaçi’ye göç etmesinden sonra Pakistan’ın en kalabalık şehri unvanını almıştır.

Pakistan’a gelenlerin uğran noktası olan Karaçi, 2013’den sonra daha güvenli bir bölge haline gelmiş. Bunun nedenleri arasında ise Pakistan dış ticaretinin yaklaşık olarak %90’ının buradaki limanlardan sağlanıyor olmasıdır. Karaçi ve Bin Kasım limanları Pakistan dış ticaretinin yapıldığı en önemli iki limandır. Özellikle son yıllarda Çin ile olan ekonomik ilişkilerin artması nedeniyle bölge daha da güvenli bir sahaya çevrilmeye çalışılıyor. Ayrıca Karaçi Endonezya’nın başkenti Cakarta’dan sonra en çok Müslüman nüfusu barındıran şehirdir.

Bu arada Karaçi’ye trenle gittik. Bu aynı zamanda hayatımda ilk kez trene bindiğim anlamına da geldiği için baya zevkli geçti. Eğer Karaçi’ye gitme gibi bir isteğiniz varsa aynı şeyi size de tavsiye ederim. Otobüsle belki biraz daha kısa sürer ama trenla yapılan yolculuğun keyfini oradan alamazsınız.

Karaçi de ilk durağımız Frere Mall oldu. Burada her Pazar kitap fuarı tarzı sergiler oluyor. Eski ve yeni basım birçok kitabın satıldığı bu kitap alışveriş merkezinde açık artırımla kitap satıldığı da söyleniyor ama biz erken gittiğimizden dolayı bu açık artırıma şahit olamadık. Kitap satışlarının yanı sıra binanın mimarisi de göze çarpan bir diğer nokta. 1863’te yapımına başlanan bina, 1865 de tamamlanmıştır. İngiliz mimari özelliklerine sahip binanın tavan kısmındaki nakış e oymalar göze hitap eden en önemli bölümlerdendir. Bu yüzden Karaçi’yi ziyaret eden herkesin gidip görmesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum.

Karaçi’nin Cakarta’dan sonra en çok Müslüman nüfusu barındıran şehir olduğundan bahsetmiştik. Dolayısıyla Müslüman nüfusun yoğun olduğu yerlerde en çok ön plana çıkan yapılar -eşsiz güzellikleriyle- camilerdir. Karaçi’de ilk ziyaret ettiğimiz camii; Tooba Camii, diğer adıyla Gol Mescid.

Tobaa Camii Karaçi’nin en güzel camilerinden biridir. Bu caminin en önemli özelliği içinde kolon olmamasıdır. Bu camiin dünyanın en büyük tek kubbeli camii olduğu söyleniyor. Karaçi’deki en önemli turist merkezlerinden biri olan Tooba Camii saf beyaz mermerden yapılmış. 72 metre çapındaki kubbe merkezi bir kolon üzerinde olmayıp oldukça düşük oval bir duvar üzerinde dengelenmiştir. Ayrıca caminin büyük olduğu halde içerisinde pek fazla hoparlör olmaması da dikkatimi çeken bir diğer noktaydı. Sonradan araştırmama göre; cami akuistik özellikler dikkate alınarak inşa edilmiş. Hem mimari özelliğinden hem de içinde kolon bulunmamasından dolayı ses oldukça yankılanıyor. Bu yüzden camide ekstra hoparlöre gerek duyulmuyor.

Karaçi’yi Karaçi yapan eski cadde ve sokaklarıdır aslında. Sömürge döneminden kalan yapılara pek önem verilmemiş olsa gerek ki hepsi harap olmuş şekilde. Tabi bunda Karaçi’de geçmişten gelen terörizminin de etkisi baya fazla. O eski caddelerden yürürken yol boyu tarihi binalar göze çarpıyor. Aynı zaman da sömürge döneminden kalan en düzenli şehirdir Karaçi.  Yollar oldukça geniş ve nereden giriş çıkış yaptığını anlıyorsun en azından.

Düzenli bir şehir en fazla ne kadar bakımsız kalabilirse Karaçi de o kadar bakımsız kalmış. Her şeye rağmen kalabalık caddelerinde gezmek bana oldukça zevkli geldi. Ara sokaklara kurulan pazarlar ayrı bir canlılık katar Karaçi’ye. Zaten kalabalık bir şehir, birde pazar olunca kalabalıktan geçilmiyor. İşte bu karışıklıkları çözebildiğiniz ölçüde tanımış olursunuz Karaçi’yi. Zaten gezi denilen malumat arabayla müzeden müzeye, kaleden kaleye gitmek değildir. Tüm bunların yanında şehrin içine sinebilmektir gezi, o dokuyu çözmeye çalışmaktır. O yüzden Karaçi’ye uğrayacak olursanız tarihi yerlerin yanında birde şehrin dokusuna dokunmanız, şehri tanımanız gerekiyor. Şehrin insanına karıştığınız, caddelerinden arka sokaklarına yürüdüğünüz ölçüde zevk alacaksınız Karaçi’den. Ben o dokuyu hissettim, size de tavsiye ederim.

Bilindiği üzere Karaçi’nin Hint okyanusuna kıyısı var. Ülkenin dış ticaretine en büyük katkıyı sunan limanlarda Karaçi’de.  Her ne kadar ilk başlarda okyanusta yüzeriz dedikse de yeteri kadar vaktimizin olmaması, birde sahillerin temizlik bakımından beklentilerimizin çok altında olması yüzmek isteme şevkimizi kırdı. Şehrin altyapı sorunu okyanus sahillerinin kirliliğine de yansımış. Maalesef değerli mirasları koruyamama hastalığı ülkenin en büyük şehrine de bulaşmış. Çok büyük bir sahili olacak şehrin ama bu değerlendirilmeyecek, olacak iş değil. Tabi belli başlı yerlerde sahiller ve deniz suyu temiz ama şehrin kıyılarının temizlenmesi ve kullanıma uygun hale getirilmesi Karaçi’ye muhteşem bir güzellik katacaktır. İşte bunun yapılması için ilk önce altyapı sorununun giderilmesi gerekiyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen okyanus sahillerinden okyanusa bakmak, denize sıfır restoranlarda yemek yemek için bile olsa Pakistan’a gelen herkesin uğraması gereken bir yerdir Karaçi.

Bu arada Pakistan’ın  gittiğim üç şehrinde de müzelere gittim. Müze denince akla hemen tarihi eserler gelir normal olarak. Ama Pakistan bundan 70 sene evveline kadar sömürüldüğü için, İngilizler bölgede ne var ne yok yağmalayıp götürmüşler. Değerli eşyaları İngilizler almış, ondan arta kalanlarında Hindista’na götürüldüğü söyleniyor. Bu yüzden müzelerde tarihi eserlere rastlamak çok zor.

Karaçi’ye gidip de Pakistan’ın bağımsızlığı için mücadele vermiş olan, Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah’ın mezarını ziyaret etmemek olmaz. Zaten Karaçi’ye gidenlerinortak uğrak yeridir Cinnah’ın mezarı. Bizde hem gezmek hem de gidip Pakistan’ın Kaidi Azam’ının kabrini  ziyaret etmek, ruhuna bir fatiha okumak için gittik oraya.

Pakistan’ın geneli düzlük olduğu için her önemli yapının genelde büyük bir bahçesi oluyor. Mezarın bulunduğu türbe de büyük bir bahçenin içine yapılmış. Her ne kadar içeriye çantayla girmek yasak olsa da ( ki Cuma günleri camilerde de bu kural var, amaç ise güvenlik) bizler sırayla da olsa girip Cinnah’ın kabrini ziyaret ettik. Sadece Pakistan değil, bölgedeki tüm Müslümanlar için mücadele vermiş bir şahsiyetin kabrini ziyaret etmek sizin de Pakistan gezi notlarınız arasında yerini alır diye umuyorum.

Aydın GÜVEN

Avatar photo

Aydın GÜVEN

Güney Asya -South Asia [email protected]


Geribildirim

Mail adresiniz gizli kalacaktır.


Biz Kimiz?

Gayemiz, asırlardır mirasçısı olduğumuz medeniyetin gelişimine katkı sağlamak adına kurduğumuz ilim halkasındaki ilmî faaliyetleri geniş kitlelere ulaştırmaktır.

Cemiyetimizde, genç ve hareketli yazar kadromuz ile Siyaset, Hukuk, Ekonomi, Sosyoloji, Edebiyat ve Tarih gibi ilmî alanlarda gerek akademik gerekse de gündeme ilişkin yazılar kaleme alınmaktadır.


İletişim


Küçük Çamlıca Mahallesi, Filiz Sokak, No:3
Üsküdar/İstanbul