Altın Orda devletinin yıkılışının ardından tecessüm eden Kırım Hanlığı, 1475 itibariyle Osmanlı Devleti’nin himayesindeydi. Kuzeyden gelen Rus tehlikesi gittikçe büyümekte, çevre hanlıkları sırasıyla etkisiz bırakmaktaydı. En nihayetinde 1699 Karlofça’sından itibaren Hanlık, Rus tehlikesine daha da açık bir hale geldi
Kırım Hanlığı’nın başına 1699’daki antlaşmanın ardından, hastalığını öne sürerek tahttan çekilen Hacı Selim Giray’ın oğlu II. Devlet Giray geçti ve 1702’ye kadar tahtta kaldı[1]. II. Devlet Giray’dan sonra yerine II. Gazi Giray getirildi ve kendisi 1704-1706-1707 senelerinde hanlık yaptı ve akabinde azledildi.[2] Yerine getirilen Kaplan Giray ise 1707-1708 arasında kısa süreli bir hanlık yapmıştı. Ancak Çerkezistan’daki başarısız faaliyetleri ve Kabartay sınırındaki savaşta mağlup olup birçok ileri gelenin ölümüne sebebiyet vermesinden dolayı azledildi.[3] Yerine tekrardan başa geçirilen II. Devlet Giray han, başa geçmesinin ardından yeni kaleler ve Azak’ta bir donanma inşa ettiren Petro’nun aceleci hazırlıklarını bildirerek İstanbul’u harekete geçirmeyi umuyordu ve yeni bir savaşla Rus tehdidine son verebilmeyi düşünmekteydi. II. Devlet Giray’ın bu ihbar ve ikazları üzerine bir de İsveç Kralı Demirbaş Şarl, Bender’e gelince Rus tehlikesi nihayet Osmanlı İmparatorluğu’nun da dikkatini çekmişti.[4] Neticede II. Devlet Giray, 1710’da İstanbul’a çağırıldı ve harp hazırlıklarına başlanıldı. Osmanlı ordusu, 1711’in Nisan’ında harekete geçti ve Sultan III. Ahmet, Baltacı Mehmed Paşa’yı huzuruna kabul edip kendisine sancak-ı şerifi teslim ederek ona II. Devlet Giray Han’ın reyi ile hareket etme emrini verdi.[5] Ruslara harp ilanından sonra Kırım’a dönen II. Devlet Giray, kış aylarında Rusya’ya akınlar düzenledi, Dinyeper’den sol sahilindeki İzom şehrine kadar olan kısımları tahribata uğrattı.[6] II. Devlet Giray, Prut Muharebesi’nde (1711) Rus çarına karşı Osmanlı ordusunun yanında şiddetle mücadele gösterdi ancak Osmanlı Devleti’nin Ruslar karşısında yakaladığı tarihi fırsatı Baltacı Mehmed Paşa’nın ehliyetsizliği yüzünden kaçırmasına en fazla üzülenlerden birisi de oydu.[7] Neticede Prut Nehri kenarında yapılan bu savaşta II. Devlet Giray, yüksek hizmetlerde bulundu. Bunun üzerine padişah tarafından savaştaki hizmetleri takdir edildi ancak “İsveç Kralı Vakası” II. Devlet Giray Han’a yüklendi ve 1713’te tekrardan azledilerek Rodos’a sürüldü.[8]
Yaşanan bu savaş üzerine han değişimine uğrayan Kırım Hanlığı’na, tekrar Kaplan Giray getirildi. Han olduktan sonra dönemindeki 1716 Avusturya seferine katılma emrini aldı ancak Kırım hanının Avusturya seferine geç iştirakının, savaşın akıbetini olumsuz etkilediği düşünülerek azledildi.[9] Ardından yerine sefer için büyük miktarda ordu toplamayı vaat eden Kara Devlet Giray atandı (1716). Ancak Kara Devlet Giray, I. Selim Giray Han’ın oğlu olmadığından, veraset geleneği, Kara Devlet Giray’ın Kırım ümerasının içinde benimsenip han olarak görülmesini imkansızlaştırmış, Kırım’a döndüğü esnada ordu ümerası arasında zuhur eden huzursuzluk zirveye ulaşmıştı.[10] Bu huzursuzluğun kontrol edilemeyeceği anlaşılınca İstanbul, Kara Devlet Giray’ı azlederek yerine 1717’de III. Saadet Giray’ı atadı.[11] Bu esnada Osmanlı ordusu batı cephesinde mağlup olmuş, Pasarofça Barışı’nı imzalamış (21 Temmuz 1718) ve Kırım Hanlığı’nın da buna uyması hususunda kesinkes bir talimat verilmişti.[12] Bu süreç içerisinde Kırım Hanlığı’nda isyan içindeki mirzalar ve Nogayların yaptığı akınların şikayetleri İstanbul’a ulaştı ve bunun üzerine III. Saadet Giray 1720’de Kafkasya’ya sefere çıktı.[13] Sefere çıkmasının maksadıysa o bölgeyi kontrolüne almaktı ancak bu amacında muvaffak olamadı ve esir edildi. Esaretten kurtulup tahtına geri döndüyse de hanlıktaki iç dengeleri ve tarafları aleyhine gördü ve Osmanlı Devleti’nin III. Saadet Giray lehine giriştiği yollar da sonuç vermedi. Neticede bu hoşnutsuzluktan dolayı III. Saadet Giray, 1724’te tahttan uzaklaştırıldı.[14]
Yerine ise aynı yılda II. Mengli Giray atandı. Akabinde İstanbul’un kontrolünden çıkmış vaziyetteki Şirinleri bertaraf etmesi üzere kesinkes bir emir almıştı.[15] Bu husustaki en büyük rakibiyse Can Timur oldu.[16] Can Timur ve diğer Şirin Beyleri’nin arasını bozup, ikiye ayırdı ve bunun üzerine Can Timur yakalanacağını anlayınca taraftarlarıyla birlikte Abazaların iç kesimlerine kaçtılar.[17] Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Abazalara gönderilen elbise, alet ve tuz ihracını yasakladı.[18] Daha sonraki süreçte II. Mengli Giray, bu isyanı bastırmadaki muvaffakiyeti neticesinde padişahın takdirine layık görülmüştür. Ancak II. Mengli Giray, memleketinde düzeni sağlamasına rağmen, 1730’da Sultan I. Mahmud tahta geçince azledilmiş ve Rodos’a sürülmüştür.[19]
Yerineyse 1730’da Kaplan Giray üçüncü kez atandı. Ancak bu sırada Osmanlı Devleti’nin Patrona Halil İsyanı hasebiyle zayıfladığını gören İran, doğudan harekete geçti ve Osmanlı ordularının İran cephesinde başarılı olamayışlarının üzerine 1733’te Kaplan Giray Han, İran cephesine katılma emri aldı.[20] Kaplan Giray sefere giderken çevre boyların ittifakını sağlayarak harekete geçti. Ancak Derbent’e inerken Kafkas ahalisinin Kırım-Osmanlı ittifakı içerisinde bulunmasından rahatsızlık duyan Rusların engeliyle karşılaştılar. 1734’de Kaplan Giray, Nadir Şah’la müzakereler için İstanbul’a gönderildiyse de bu sırada Avusturya ve müttefiki Rusya, Azak üzerinden Kırım’a büyük bir harekat başlattı (1736). Bunun üzerine Osmanlı Devleti Ruslarla savaşa karar verdi ancak Kırım hanının Azak’ın yardımına gitme şansı yoktu çünkü bu esnada Bahçesaray kuşatma altındaydı.[21] Ruslar, Kırım’ı yakıp yıkarak çeşitli şehirleri ateşe verdiler, I. Selim Giray’ın kurduğu kütüphane ise yok edildi.[22] Bu vehamet, Kırım Hanlığı’nın Rusya tarafından 1783’teki ilhakına kadar yaşadığı en büyük felaket olarak addedilebilir.
Gut hastalığına yakalanan I. Kaplan Giray, bu istilanın püskürtülememesinden dolayı azledildi ve yerine II. Fetih Giray getirildi (1736).[23] II. Fetih Giray tahta çıkınca öç almak maksadıyla Rusya’ya başarılı bir sefer düzenledi ancak karşılığı ağır oldu.[24] Rusların karşılığı neticesinde Özi Kalesi düştü.[25] Bahçesaray’ın yanmasından mütevellit kendisine merkez edindiği Karasu şehri de Özi’nin ardından düşünce, 1737’de hanlık makamından uzaklaştırıldı.[26]
Bunun üzerine hanlık tekrardan II. Mengli Giray’a verildi ve yine Ruslar Kırım’a saldırdılar. Özi Kalesi’nin onarımı devam ederken bir yandan Kırım’a giren Ruslar, Karasu’yu da tahrip ederek çekildiler.[27] II. Mengli Giray bunun ardından Ruslar üzerine başarısız bir sefer düzenledi ancak Ruslar bu sefere sert karşılık vererek Kırım’da tahribat yaptılar. Bu sırada Ruslarla düzenlenecek sulh görüşmeleri hakkında İstanbul’a davet edildi ve 1739’da imzalanan Belgrad Antlaşması’nın neticesinde Prut’ta kazanılmış olan Azak, Ruslarda kaldı.[28] Kendisi ise Kırım’a geri döndü ve Aralık 1739’da öldü.[29] Yerineyse 1740’ta II. Selamet Giray getirildi. II. Selamet Giray, harap olan Bahçesaray’ın imarına uğraştı, Sultan I. Mahmud’un gönderdiği kitaplarla kütüphane yaptı.[30] Belgrad Antlaşması gereğince Rus esirlerin iadesi gerekmekteydi. Bu konuda kendisine ferman gönderilmesine rağmen gereğini ifa etmediği gerekçesiyle azledildi ve yerine II. Selim Giray, 1743’te atandı.
1. Selim Giray başa geçtiğinde Osmanlı Devleti, İran’a savaş açmıştı. 1746’ya kadar süren İran-Osmanlı savaşlarında II. Selim Giray, başarıyla mücadele gösterdi. 1743’te İstanbul’da yaşanan kıtlıkta başkentin yardımına koştu ve İstanbul nezdinde itibarını koruyabilen nadir hanlardan oldu.[31] 1746’nın Mayıs’ında Rus esirleri teslim etmesi şerefine İstanbul’a çağırıldı ve kendisine ikramlarda bulunuldu, ancak Kırım’a dönüşünün ardından 1748’in Mayıs’ında vefat etti.[32] Yerineyse aynı sene I. Arslan Giray getirildi.[33] I. Arslan Giray’ın uzun hükümranlığı, önceki dönemlerde defalarca yakılan Kırım’ın imarıyla geçti, hanlığın batı ve güney bölgesi yeniden işlerlik kazandı. Daha sonraysa saray müntesibi Kırımlı Rıza Efendi’nin girişimiyle azledilip yerine Halim Giray atandı.[34]
Halim Giray, dahili meseleleri bilmediğinden dolayı Nogayların ödemekle yükümlü oldukları vergileri hesapsızca yükseltmesi ve içişlerine yoğun müdahalesi dolayısıyla 1757’de ayaklanmalar büyümeye başladı.[35] Bu durumun çözümü sağlanamadığından aynı sene içerisinde yerine Kırım Giray atandı (1758). Kırım Giray, Kazak istilasına karşı başarıyla mücadele etti ancak Arslan Giray’ın muhalefeti onu zayıflatmaktaydı. Neticede İstanbul’a çağırıldı ve 1764’te hanlığa III. Selim Giray getirildi.[36]
III. Selim Giray da Rus baskısından müteessirdi. Bu sebepten Ruslar üzerine baskı kurup, 1765’te İstanbul’a çağırıldığında Osmanlı Devleti’nden fiili destek almak niyetindeydi. Ancak sarayın sulh politikalarından dolayı III. Selim Giray’ın maksatlarından endişe duyularak yerine tekrardan I. Arslan Giray atandı. Fakat I. Arslan Giray tahta tekrar çıkamadan 1767’de öldü.[37] Yerineyse Maksud Giray atandı.
Maksud Giray’dan itibaren, Rusya uluslararası politikada ağırlığını hissettirmeye başlamış, Kırım Hanlığı sınırlarını sürekli taciz eder olmuştu. Bu tür faaliyetler İstanbul’daki sulh yanlısı ve savaş yanlısı grupların tartışmalarına yol açmıştı. Neticede yapılan müzakerelerin ardından 1768’de Rusya’ya savaş açıldı.[38] Bu savaş ilanından sonra Maksud Giray bu muharebe için yeterli görülmediğinden yerine 1767’de tekrardan Kırım Giray atandı, ancak bu savaş Kırım için felaketle sonuçlandı. 1769’da Kırım Giray, Besarabya’dan Rus topraklarına başarılı bir sefer düzenlese de kendisinin vefatından dolayı arka arkaya gerçekleşen atamaların ardından tekrardan III. Selim Giray hanlığa atandı (1770). Rus ordularıysa 1771’de Kırım yarımadasını istila ettiler ve III. Selim Giray, güçlükle kurtulup İstanbul’a geldi.[39]
1772 senesine gelindiğinde Rus işgali altındaki kurultayda Osmanlı’nın atadığı Maksud Giray, han olarak kabullenilmedi. Yerine Sahib Giray atandı ve ardından yapılan 1774 Küçük Kaynarca antlaşmasıyla Kırım, Bucak, Kuban ve nice bölgeler siyaseten bağımsız, dini olaraksa Halife’ye bağlı şekilde tanınacaktı.[40] Bu antlaşma, Rusya’nın Kırım’ın ilhakına yönelik bir kılıftı. Ancak Kırım’ın durumu, iki tarafı savaşın eşiğine getirse de Aynalıkavak Tenkihnamesi’yle (1779) bu durum geçici olarak bertaraf edildi. Sahib Giray ise artık etkisiz bir han haline geldi. Kırım halkı iç savaşa sürüklendi, bunun üstüne Sahib Giray İstanbul’a sığındı ve yerine III. Devlet Giray tekrardan atansa da yerli kabile güçleri Ruslarla anlaştıklarından burada tutunamadı. Taht kavgaları baş gösterdi.[41] Yerine ise Şahin Giray geçti (1777).[42] Şahin Giray, Çariçe’nin desteğiyle başa geçmesine rağmen 1783’te birden istifa edince, Ruslar hanlığı tamamen ortadan kaldırmayı planladılar.[43] Neticede II. Katerina ilhakı ilan eden beyannameyi çıkardı ve ardı ardına şehirlerin işgalleri başladı.[44] Şahin Giray tekrar hanlığa getirilse de kukladan farksızdı. Savaş açacak durumda olmayan Osmanlı’ysa, 1784’te Kırım’ın ilhakını tanımak zorunda kaldı.[45] Çariçe, 1787’deyse 60.000 askerle Kırım’a geldi, Alman İmparatoru II. Joseph ile bir zafer geçidi düzenledi.[46]
Kırım’daki Türk-Tatar nüfusuysa, İstanbul’a, Balkanlar’a, Anadolu’ya kendini atmak zorunda kaldı.[47]Böylelikle 356 senedir Doğu Avrupa’da önemli konumda olan Kırım Hanlığı, tarih sahnesinden silinmiş oldu.
Halil İbrahim Eker
KAYNAKÇA
Alan, Hayrunnisa ve İlyas Kemaloğlu. Avrasya’nın Sekiz Asrı Çengizoğulları. Ötüken Neşriyat 2. Basım: İstanbul-Ekim 2017.
İnalcık, Halil. Kırım. İslam Ansiklopedisi.
Karatay, Osman ve Serkan Acar. Doğu Avrupa Türk Tarihi, Kronik Kitap 1. Baskı: Ağustos 2020.
Öztuna, Yılmaz. Osmanlı Devleti Tarihi Siyasi Tarihi I, Ötüken Neşriyat 6. Basım: İstanbul 2018.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Tarihi IV. Cilt 2. Kısım, Türk Tarih Kurumu 6. Baskı: Ankara 2011.
Yüksel, Sinan. “Rusya’nın Kırım’ı İlhakı (1783)”. Asya Araştırmaları Dergisi 3/2 (Aralık 2019), 217-226.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/896503
[1] Hayrunnisa Alan ve İlyas Kemaloğlu, Avrasya’nın Sekiz Asrı Çengizoğulları (Ötüken Neşriyat, İstanbul 2017, 2. Basım), s.344.
[2] H. Alan ve İ. Kemaloğlu, a.g.e., s. 345.
[3] H. Alan ve İ. Kemaloğlu, a.g.e., s. 345.
[4] H. Alan ve İ. Kemaloğlu, a.g.e., s. 345.
[5] H. Alan ve İ. Kemaloğlu, a.g.e., s. 345.
[6] H. Alan ve İ. Kemaloğlu, a.g.e., s. 345.
[7] Osman Karatay ve Serkan Acar, Doğu Avrupa Türk Tarihi (Kronik Kitap, Ağustos 2020, Kronik Kitap’ta 1. Baskı), s.619.
[8] H. Alan ve İ. Kemaloğlu, a.g.e., s. 346.
[9] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 620.
[10] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 620.
[11] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi IV. Cilt, 2. Kısım (Türk Tarih Kurumu, Ankara 2011, 6. Baskı), s. 9.
[12] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 620.
[13] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 620-621.
[14] İ. H. Uzunçarşılı, a.g.e., s. 10.
[15] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 621.
[16] İ. H. Uzunçarşılı, a.g.e., s. 11.
[17] İ. H. Uzunçarşılı, a.g.e., s. 11.
[18] İ. H. Uzunçarşılı, a.g.e., s. 11.
[19] H. Alan ve İ. Kemaloğlu, a.g.e., s. 347.
[20] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 621.
[21] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 622.
[22] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 622.
[23] İ. H. Uzunçarşılı, a.g.e., s. 17.
[24] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 622.
[25] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 622.
[26] H. Alan ve İ. Kemaloğlu, a.g.e., s. 348.
[27] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 622.
[29] H. Alan ve İ. Kemaloğlu, a.g.e., s. 348.
[30] İ. H. Uzunçarşılı, a.g.e., s. 19.
[31] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 623.
[32] İ. H. Uzunçarşılı, a.g.e., s. 21.
[34] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 623.
[35] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 623.
[36] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 623.
[37] O. Karatay ve S. Acar, a.g.e., s. 623.
[41] Sinan Yüksel, “Rusya’nın Kırım’ı İlhakı (1783)”, Asya Araştırmaları Dergisi, 3/2 (Aralık 2019), s. 219.
[42] Yılmaz Öztuna, Osmanlı Devleti Tarihi, Siyasi Tarih 1. Cilt (Ötüken Neşriyat, İstanbul 2018, 6. Basım) s. 405.
[43] Yüksel, “Rusya’nın Kırım’ı İlhakı (1783)”, s. 224.
[44] Yüksel, “Rusya’nın Kırım’ı İlhakı (1783)”, s. 224.