YABANCI DİLLERDEN HİNTÇEYE GEÇEN SÖZCÜKLER | İlim ve Medeniyet

Hintçe’deki Arapça, Farsça ve İngilizce sözcükler

Sanskritçe dünyanın en eski dilleri arasındadır. Hintçe’de Sanskritçeden türemiştir. Ayrıca bölgedeki 700-800 yılık Müslüman fetihleri döneminde Farsça bölgede hakim dillerden birisi olmuştur. Farsça aracılığıyla Türkçeye de olduğu gibi Hinçeye de Arapça kelimeler geçmiştir. Arapça ise Sami dillerinden birisidir. Hinçe, Hint-Ari dillerinin bir üyesidir. Önce Hint yazılması Hintçenin daha eski olduğundan dolayıdır. Farsça ve Hinçte ikisi de aynı dil ailesindendir. Hatta İngilizce gibi birçok dil buradan gelmektedir. Bazı dilbilimciler Sanskritçenin ve bu dil kökeninin üstün özelliklere sahip olduğunu düşünürler. Bu düşüncenin bir dönemin ürünü olduğunu düşünmekteyiz. Bununla birlikte bu alanda yapılan çalışmalar değerlidir.

Hintliler ve Ari kavimler Asya’da bir yerlerde yaşamaktaydılar. Sonra bu kavimler ayrılıp birisi günümüz İran’a bir diğeri de Hint alt kıtasına göç etmiştir. Bakıldığında Farsçanın üç evresi olduğu görülür. Klasik Farsça, Orta Farsça (pehlevice) ve yeni Farsça. Sanskritçe ile Farsça kadim zamanlardan beri ilişki içinde olsa da asıl büyük etki İslam sonrası dönemde meydana gelmiştir. Farsça Hindistan’da 700-800 yıl gibi bir süre iktidarda kalmıştır. Farsçanın egemenliğine son verenlerden birisi de Nadir Şah’tır. Günümüz Babür imparatorluğunu zayıflatmış ve İngilizlerin bölgeye yerleşmelerinin önünü açmıştır. Asıl olay da İngilizlerin 1837’de İngilizceyi resmi dil yapmaları sonucu olmuştur. Farsça inkıraza girmiş ve Hindistan’da bir Firdevsi yetişememiştir. Firdevsi gibi kendisini büyük bir ülküye adayan insanların medeniyetlere katkısı çoktur. Türk İslam medeniyeti için konuşacak olursam umarım Türk-İslam medeniyetine de nesillerce katkı sunacak nice Âlimlerimiz yetişirler. Medeniyetler fedakârlıkla kuruluyorlar ve bunu göz ardı etmemeliyiz.

Önemli Not: Türk Akademisyenler şu konuya dikkat çekiyorlar. Bu konuda haklılık payları var. Buraya alıntılıyorum

“Türkçede Urduca unsurların bulunabileceği düşünülmediği gibi, Türkçeye Hint dillerinden girmiş her sözü Farsça kaynaklı göstermek gibi bir yanlışlık da sürekli tekrarlanmaktadır.”

Kaynak: (Hint Dilleri Aracılığıyla İngilizceye Geçen Sözcükler, Hatice Şirin, s.314.)

Bu konuya da dikkat çekmek isterim, gençlerimizi yanlış yönlendirmek istemem.

Bu girizgahtan sonra ilgili kelimelere yer verebiliriz.

Korhan Kaya Hocanın kitabından oldukça yararlandım burada da o kitaptan alıntı yapmak istiyorum.

“Hindi dilinin sözcük dağarcığı Sanskrit, Arapça, Farsça, Türkçe İngilizce ve Dravid dilleri gibi çeşitli dillerin sözcüklerine dayanır. Burada özellikle Arapça ve Farsça sözcükler ile İngilizce bazı sözcükler gösterilmeye çalışılmıştır. Sözcüklerin yanlarında ayraç içinde hangi dilden geldikleri belirtilmiştir. (Arapça: Ar., Farsça: Far., Sanskrit: Skr., Çince: Çin., Moğolca: Moğ. Biçiminde gösterilmiştir.)

En soldakiler Hintçeleridir[1]

 

A

Acib: Acayip, Fevkalade (Ar.)

Acnabi: Ecnebi, yabancı (Ar.)

Adab: Edep, saygı (Ar.)

Adalat: Adalet (Ar.)

Adat: Adet (Ar.)

Afsana: Efsane, öykü (Ar.)

Agar: Eğer, şayet (Ar.)

Ahbab: Ahbap, dostlar (Ar.)

Ahista: Aheste (Far.)

Akal: Ekseri, sık sık (Ar.)

Albatta: Elbette (Ar.)

Alava: İlave, ek (Ar.)

Amal: Amel, iş (Ar.)

Amanat: Emanet (Ar.)

Asman: Asuman, gök (Far.)

Aurat: Kadın, avrat (Ar.)

Avara: İşsiz, avare, başıboş (Far.)

Avam: Halk, avam (Ar.)

Avaz: Yüksek ses, avaz (Far.)

Avval: Evvel, ilk önce (Ar.)

 

B

Badan: vücut, beden (Ar.)

Badsurat: Çirkin, betsurat (Ar ve Far.)

Bag: bağ, üzüm bağı (Far.)

Bagiça: Bahçe (Far.)

Bahadur. Bahadır, cesur (Far/Moğ.?)

Bahar: Bahar mevsimi (Far.)

Bakkal: Bakkal (Ar.)

Bakhşiş: Bahşiş (Far.)

Bazar: Pazar, market (Far.)

Bazu: Kol, pazı (Far. Skr.)

Biçara: Biçare, zavallı (Far.)

Biradar: Kardeş, birader (Far. Skr.)

Bulbul: Bülbül (Far.)

 

C

Cahan: Cihan (Far.)

Camhuriyat: Cumhuriyet (Ar.)

Canaza: Cenaze (Ar.)

Cavab: Yanıt, cevap (Ar.)

Cavan: Genç, civan (Far.)

Cari: Cari (Ar.)

Ceb: Cep (Ar.)

 

Ç

Çay: Çay (Çin)

Çaku: Çakı (?)

Çehra: Yüz, çehre (Far.)

 

D

Dafa: kere, defa (Ar.)

Damad: Damat (Far. Skr.)

Dana: Tane, tohum (Far.)

Dastan: Destan (Far.)

Dava: Deva, ilaç (Ar.)

Dimagh: Beyin, dimağ (Ar.)

Dost: Dost, arkadaş (Far.)

Dukan: Dükkan (Ar.)

Duniya: Dünya (Ar.)

Duşman: Düşman (Far.)

 

F

Fakir: Dilenci, fakir, aziz (Ar.)

Faqat: Fakat, sadece (Ar.)

Farman: Emir, Ferman (Far.)

Farari: Firari, kaçak (Ar.)

Farz: Farz (Ar.)

Fayda: Yarar, fayda, kazanç (Ar.)

Filhakikat: Doğrusu, filhakika (Ar.)

Fizul: Fuzuli, gereksiz (Ar.)

 

G

Gaflat: Gaflet (Ar.)

Gam: Tasa, gam (Ar.)

Gardan: Gerdan, boyun (Far.)

Garib: Garip, fakir, aciz (Ar.)

Gazab: Öfke, gazap (Ar.)

Gunehgar: Günahkar (Far.)

 

H

Had: Hat, sınır (Ar.)

Hafta: Hafta (Far.)

Hakim: Hekim (Ar.)

Hal: Hal, durum (Ar.)

Hamla: Hamle, ileri atılma (Ar.)

Hammam: Hamam (Ar.)

Haq: Hak (Ar.)

Haqarat: Hakaret (Ar.)

Haqiqat: Gerçek, hakikat (Ar.)

Har: Her (Far.)

Hararat: Hararet, sıcaklık (Ar.)

Harf: Harf (Ar.)

Hasrat: Hasret (Ar.)

Haşmat: Yücelik, haşmet (Ar.)

Hava: Hava (Ar.)

Hayvan: Hayvan (Ar.)

Hila: Hile, bahane (Ar)

Himmat: Himmet, cesaret, yardım, kayırma, çalışma (Ar.)

Hissa: Hisse, pay (Ar.)

Hukumat: Hükümet (Ar.)

Hurmat: Saygı, hürmet (Ar.)

 

İ

İcazat: İzin, icazet (Ar.)

İcad: İcat, buluş (Ar.)

İlac: İlaç (Ar.)

İlahi: İlahi (Ar.)

İlham: Esin, ilham (Ar.)

İllat: Bela, illet (Ar.)

İlm: İlim, bilim (Ar.)

İman: İnanç, iman (Ar.)

İmandar: İmanlı, inançlı (Ar. Ve Far.)

İmdad: İmdat, yardım (Ar.)

İmla: İmla, yazım (Ar.)

İnsaf: İnsaf, adalet (Ar.)

İntqam: İntikam (Ar.)

İqbal: İkbal, saadet, başarı (Ar.)

İsm: Ad, isim (Ar.)

İsrar: Israr, rica (Ar.)

İstifa: İstifa (Ar.)

İşk: Aşk (Ar.)

 

K

Kabul: uygun, kabul (Ar.)

Kabil: kabiliyetli, yeterli (Ar.)

Kabristan: Mezarlık, kabristan (Ar.)

Kadim: Eski, kadim (Ar.)

Kafila: Kafile (Ar.)

Kalam: Kalem (Ar/Skr?)

Kandil: lamba, kandil (Ar.)

Kanun: yasa, kanun (Ar.)

Karamat: Keramet, mucize (Ar.)

Karar: Kontrat, anlaşma (-nama-kararname) (Ar. Ve Farç)

Kimat: Değer, kıymet (Ar.)

Kinare: Kıyı, kenar (Far.)

Kirmici: Kırmızı (Ar.)

Kiraya: Kiralık (Ar.)

Kismat: Kısmet (Ar.)

Kitab: Kitap (Ar.)

Kurban: Kurban (Ar.)

Kuvvat: Kuvvet (Ar.)

Khazana: Hazine (Ar.)

Khabar: Haber (Ar.)

Khatun: Hanım, hatun (Far.)

Khilaf: Karşıt, hilaf (Ar.)

 

L

Lash: Leş, ceset (Far.)

Laziz: Leziz (Ar.)

Lazzat: lezzet (Ar.)

Latifa: Şaka, latife (Ar.)

Liyaqat: Liyakat, muktedirlik, kalite (Ar.)

Lekin: Lakin, fakat (Ar.)

 

M

Macbur: Mecbur zorunlu (Ar.)

Madad: Yardım, medet (Ar.)

Mahtab: Mehtab, ay (Far.)

Maidan: Meydan, alan (Ar.)

Makhluk: Mahluk, yaratık (Ar.)

Makan: Mekan, ev (Ar.)

Makul: Uygun, makul (Ar.)

Makbul: Makbul (Ar.)

Mal: Eşya, mal, zenginlik (Ar.)

Maliyat: Değer, eder, zenginlik (Ar.)

Malum: Bilinen, malum (Ar.)

Manzar: Manzara (Ar.)

Mard: Adam, mert (Far.)

Maskhare: Maskara, soytarı (Ar.)

Masum: Suçsuz, masum (Ar.)

Maşuq: Maşuk, sevilen (Ar.)

Matam: Yas, matem (Ar.)

Mausam: Hava, mevsim (Ar.)

Maucud: Mevcut, var (Ar.)

Mazbut: Mazbut (Ar.)

Mazhab: Mezhep (Ar.)

Mikdar: Miktar (Ar.)

Minnat: Yalvarma, niyaz, minnet (Ar.)

Miyad: limit, zaman, miyat (Ar.)

Muai(ya)ne: Muayene, kontrol (Ar.)

Muazzam: Büyük, muazzam (Ar.)

Muddat: Süre, müddet (Ar.)

Muhtaram: Muhterem (Ar.)

Muhtac: Muhtaç (Ar.)

Muhlat: Süre, mühlet (Ar.)

Mahafiz: Koruyucu, muhafız (Ar.)

Mulahaza: Mülahaza (Ar.)

Mulk: Ülke (Ar.)

Mukaddas: Kutsal, mukaddes (Ar.)

Muqaddar: Mukadder, yazgıda var olan (Ar.)

Munasib: Uygun, münasip (Ar.)

Murad: İstek, murat, özlem (Ar.)

Murid: Mürit (Ar.)

Muşkil: Zor, müşkül (Ar.)

 

N

Nabz: Nabız (Ar.)

Nafasat: Nefaset, güzellik (Ar.)

Nafis: Nefis, güzellik (Ar.)

Nafrat: Nefret (Ar.)

Nasihat: Öğüt, nasihat (Ar.)

Natica: Sonuç, netice (Ar.)

Nazar: Bakış, nazar (Ar.)

Nazakat: Nezaket (Far.)

Nazm: Nazim, şiir (Ar.)

Nişan: Nişan, işaret (Far.)

Nişasta: Buğday nişastası (Far.)

Nizam: Düzen, nizam, idare (Ar.)

Numaiş: Gösteri, nümayiş (Far.)

Nur: Nur (Ar.)

 

P

Panca: Pençe (Far – Skr)

Panir: Peynir (Far.)

Pareşan: Üzgün, yorgun, bitkin, perişan (Far.)

Parda: Perde (Far.)

Paydar: Payidar, sağlam, kalıcı (Far.)

Pehalvan: Pehlivan (Far.)

Pyada: Piyade (Far.)

 

R

Rancida: Rencide, kederli, üzgün (Far.)

Rang: Renk (Far-Skr)

Raks: Dans, raks (Ar.)

Raqqasa: Dansçı kız, rakkase (Ar.)

Ruh: Ruh (Ar.)

 

S

Sabab: Neden, sebep (Ar.)

Sabr: Sabır (Ar.)

Sabun: Sabun (Ar.)

Sabzi: Sebze (Far.)

Saf: Saf, temiz, has (Ar.)

Safar: Sefer, seyahat (Ar.)

Sahi: Gerçekten, sahi (Ar.)

Sahil: Kıyı, sahil (Ar.)

Sakin: Oturan, sakin (Ar.)

Salam: Selam (Ar.)

Salamat: Selamet (Ar.)

Saltanat: Saltanat (Ar.)

Savar: Süvari (Far.)

Silsila: Silsile, sıra, dizi (Ar.)

Sirf: Sırf, sadece, yalnız, ancak (Ar.)

Sirka: Sirke (Far.)

 

Ş

Şabnam: Şebnem, çiy (Far.)

Şaftalu: Şeftali (Far.)

Şahit: Şehit (Ar.)

Şair: Şair (Ar.)

Şaihar: Şehir (Far.)

Şakar: Şeker (Far.-Skr)

Şakal: Sakal (?)

Şakhs: Kişi, şahıs (Ar.)

Şalgam: Şalgam (Far.)

Şarbat: Şerbet (Ar.)

Şarab: Şarap (Ar.)

Şayad: Şayet (Far.)

Şehvat: Şehvet (Ar.)

Şişa: Cam, ayna (Far.)

Şorba: Çorba (Far.)

Şohrat: Ün, şöhret (Ar.)

 

T

Takriban: Yaklaşık, takriben (Ar.)

Taksim: Bölme, taksim (Ar.)

Talaffuz: Telaffuz (Ar.)

Talim: Talim, eğitim (Ar.)

Tambih: Öğüt, tembih (Ar.)

Tanha: Tenha, yalnız, ıssız (Far.)

Taqat: Güç, takat (Ar.)

Tarcuma: Çeviri, tercüme (Ar.)

Taraf. Taraf, yan (Ar.)

Tarif: Tanımlama, tarif (Ar.)

Tarikh: Tarih (Ar.)

Tatil: Tatil (Ar.)

Taza: Taze (Far.)

Ticarat: Ticaret (Ar.)

Tohmat: Suçlama, iftira (Ar.)

Tufan: Tufan, şiddetli yağmur (Ar.)

 

U

Ummid: Ümit, umut (Far.)

Umr: Ömür (Ar.)

Un: Yün (Tr.)

 

V

Vacib: uygun, yapılması gerekli (Ar.)

Vakalat: Taraf tutma, savunma, vekillik (Ar.)

Vakil: Avukat, vekil (Ar.)

Vaqar: Vakar, ağırlık, kıymet, Onur (Ar.)

Vaqt: Vakit, zaman (Ar.)

Vasila: Vesile, asıl sebep, vasıta (Ar.)

Vatan: Vatan, ülke (Ar.)

Vazifa: Görev, vazife (Ar.)

Vaz: Vaaz, dini konuşma, bilgi verme (Ar.)

Vilayat: Yabancı ülke, Avrupa, İngiltere, vilayet (Ar.)

 

Y

Yad: Anı, hatıra (Far.)

 

Z

 

Zalim: Gaddar, zalim (Ar.)

Zaman: Zaman (Ar.)

Zamin: Zemin, yer, dünya (Ar.)

Zaruri: Gerekli, önemli, zaruri (Ar.)

Zehar: Zehir (Far.)

Zikr: Anma, zikir (Ar.)

Zinda: Canlı, zinde (Far.)

Zina: Zina (Ar.)

Zirayati: Ziraat (Ar.)

Ziyada: Ziyade, çok (Ar.)

Ziyafat: Ziyafet (Ar.)

Ziyarat: Hac, kutsal bir yeri ziyaret (Ar.)

Zor: Zor, güç, kuvvet (Far.)

 

İngilizceden Hindiye/Hintçeye geçen sözcükler

Akademy: Academy (Akademi)

Aiktar: Actor (Aktör)

Aiktres: Actress (kadın oyuncu)

Aspatal: Hospital (hastane)

Cac: Judge (yargı)

Dans: Dance (Dans)

Dairektar: Director (Direktör, yönetici)

Daktar: Doctor (Doktor)

Elarm: Alarm (Alarm)

Esid: Acid (Asit)

Etlas: Atlas (Atlas)

Film: Film (Film)

Gol: Goal (Gol, amaç)

Gard: Guard (Gard, koruma)

Kalec: College (Kolej)

Kandaktar: Conductor (Kondüktor)

Karban: Carbon (Karbon)

Kar: Car (Araba)

Kard: Card (Kart)

Klas: Class (Sınıf)

Klab: Club (Kulüp)

Kampatmant: Compartment (Kompartıman)

Kapi: Copy (Kopya)

Kamişan: Commission (Komisyon)

Laimp: Lamp (Lamba)

Market: Market (Market, pazar)

Mitar: Meter (Metre)

Nars: Nurse (Hemşire)

Pasincar: Passenger (Yolcu)

Plaitfarm: Platform (Platform)

Post: Post (Posta)

Foto: Photo (Foto)

Press: Press (Pres, basın)

Pulisman: Policeman (Polis)

Redio: Radio (Radyo)

Set: Set (Set)

Signal: Signal (Sinyal)

Saikil: Bicycle (bisiklet)

Sinema: Cinema (Sinema)

Staimpt: Stamp (Pul)

Taim: Time (Zaman)

Telifon. Telephone (Telefon)

Taip: Type (Tip)

Vaigan: Wagon (Vagon)


Korhan Kaya

Hindistan’da diller kitabını da tanıtmak istiyorum

Hintçede yüzlerce dil ve lehçe bulunmaktadır. Hindistan’ın bir dili olduğunu düşünüyor çoğu kişi Hoca bu algıyı değiştirmek için bu kitabı kaleme almış durumdadır. Hindistan’da sadece resmi dillerin sayısı 22’dir. Toplumların da dağınık yaşamaları onları bazı dilleri öğrenme mecburiyetinde bırakmıştır. Nüfus olarak Çin’e yaklaşan nüfusuyla Hindistan dünyada en büyük Müslüman azınlığı da içerisinde barındırmaktadır. Lakin buradaki Müslümanların eğitim ve politik seviyeleri oldukça düşüktür. Bir birlik ve liderlikten yoksunlardır anlaşılan. Aslında konumuz bu değil ama bu bilgileri de paylaşmayı çok istedim.

Hoca Hindistan’ın Ankara büyükelçisinin teşvikiyle bu kitabı kaleme alıyor. Yıllardır fişleme yapıyordum diye söylüyor. Gerçekten de anlaşılır ve güzel bir kitap olmuş. Bazı yerlerde daha basit bir anlatım tercih edilebilirdi. Dili ağır değil. 239 Sayfa ve birinci baskısı Eylül 2005’te yapılmış. Hoca Hindistan’da da araştırmalarda bulunmuş. Giriş mahiyetinde Hintçe, Sanskritçe ve Hindistan’da konuşulan dillere yönelik bilgi almak için okunabilir. Dil eğitim kitabı değil sadece dilleri tanıtıyor. Hocanın Hint Kültürüne yönelik çok ciddi çalışmaları var. Hoca 2003’te Profesör olmuş durumda. İki yıl sonra da bu eseri kaleme almış. Kitabı hızlı bir şekilde bitirebildiğini söylüyor. Bu bağlamda okuyucuya bu kitabı tavsiye ediyoruz. Hintçe ve Hint Müslümanları direkt olarak bizi ilgilendiriyor. Hindistan’da belki 1000 yıla yakın Türk-Müslüman hükümdarlığı söz konusu. Lakin günümüzde bu bağlar kopmuş durumda. Tarihimizi etraflı bir şekilde inceleyebilmek için ve Hint coğrafyasını tanıyabilmek için bu dile ihtiyaç duyarız. Okuyucularımıza başarılar dilerim. Kolaylıklar…

Birkaç maruzat

Kelimelerle ilgili açıklamalar ve tespitler

İngilizceden geçen kelimeler İngilizce kelimelerin telaffuzuna göre Hintçeye geçmişler. Bu da doğru bir yöntem. Her dilde okunan ile yazılan ayrı olmak zorunda değil. Bu durum başlı başına bir zorluk getiriyor. Türkçe bir tane Yün kelimesi var. Hindistan’daki Müslüman devletin başındakiler Türkçe bilselerde Türkçeyi edebiyat ve ilim dili olarak maalesef kullanmadıkları anlaşılıyor. Bu çok büyük bir eksiklikti. Bunun ivedi bir şekilde telafi edilmesi gerekiyor. Nüfusumuzun bilinçli kısmı Türkçe içeriklerin artırılması ve ilim-bilim yapılması yolunda seferber edilirse çok güzel olur.

Kitabın yazarı Farsça bilmiyor bu bir eksiklik bence Dilleri öğrenirken ilişki içinde oldukları dilleri de öğrenmek gerekiyor bu yönde çalışmalar yapmak lazım. Dil konusunda seviyeyi yukarı çıkarmak güzel olur. Mesela Osmanlıca alanında Hoca olunacaksa en azından Arapça ve Farsça öğrenilmelidir. Bu üç dili en az her birini 5 yıl boyunca çalışmak gerekir. Ayrıca İngilizce olmadan da ilim günümüzde yapılamıyor. Veya Urduca öğrenmek isteyen birisi Türkçe, İngilizce, Farsça ve Arapça da bilmeli eğer Urduca Hocası olacaksa. Lütfen seviyemizi daha ileriye taşıyalım değerli arkadaşlarım ve Hocalarım.

Ozan Dur


Not: Arapçada “P” harfi yok ve Farsça bu durumdan yararlanarak P harfi ile başlayan birçok kelimeyi Hintçeye dâhil etmiş gibi gözüküyor.

[1] Ozan Dur’un notu.

Avatar photo

Ozan Dur

İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi'nden mezun Filistin ve İran Araştırmaları- yazar [email protected] Poliglot (8), dillere dair Çalışma Alanım Ortadoğu ve Diller


Geribildirim

Mail adresiniz gizli kalacaktır.


Biz Kimiz?

Gayemiz, asırlardır mirasçısı olduğumuz medeniyetin gelişimine katkı sağlamak adına kurduğumuz ilim halkasındaki ilmî faaliyetleri geniş kitlelere ulaştırmaktır.

Cemiyetimizde, genç ve hareketli yazar kadromuz ile Siyaset, Hukuk, Ekonomi, Sosyoloji, Edebiyat ve Tarih gibi ilmî alanlarda gerek akademik gerekse de gündeme ilişkin yazılar kaleme alınmaktadır.


İletişim


Küçük Çamlıca Mahallesi, Filiz Sokak, No:3
Üsküdar/İstanbul